92406 kayıt bulundu.
1. `karnı doymayan kimse çalışamaz` anlamında kullanılan bir söz
2. `bilgisiz ve yeteneksiz bir kişi, kendisine verilen görevlerde tutunamaz` anlamında kullanılan bir söz
1. hiçbir şey elde edemeden geri gelmek
1. Ankara'ya giden hiçbir heyetin geri boş döndüğünü görmedik.
1. Ankara'ya giden hiçbir heyetin geri boş döndüğünü görmedik.
1. işsiz kalmak, çalışmamak
1. Mustafa Kemal'in hiç boş durduğu yoktu.
1. Mustafa Kemal'in hiç boş durduğu yoktu.
1. her zaman bir işle uğraşmak
2. birinin yaptığına karşılık olarak bir harekette bulunmak
1. Bizden sonra cenaze çıkmış bir eve benzeyen Bekirağa Bölüğü'ndeki arkadaşlar boş durmamışlardı.
1. Bizden sonra cenaze çıkmış bir eve benzeyen Bekirağa Bölüğü'ndeki arkadaşlar boş durmamışlardı.
1. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , İslam hukukuna göre, kadın kocasından ayrılmak
1. işsiz güçsüz dolaşan (kimse)
1. Oraya daha çok boş gezenin boş kalfası emekliler ya da ağırbaşlı orta yaşlılar giderdi.
1. Oraya daha çok boş gezenin boş kalfası emekliler ya da ağırbaşlı orta yaşlılar giderdi.
1. işsiz güçsüz dolaşmak
1. On gün boş mu gezdin?
1. On gün boş mu gezdin?
1. `çalışmak insanı tembellikten kurtarır` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Kaynakları bilimsel ve dinî temele dayanmayan, dar, biçimci inanma, batıl itikat
1. `aylak kimsenin yeri yurdu belli değildir` anlamında kullanılan bir söz
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Akılsız, bilgisiz
1. Dıragon lakaplı Hacı Muslu Efendi'nin oğlu Dinçer'e gelince, yakışıklı delikanlıydı ama boş kafalıydı.
1. Dıragon lakaplı Hacı Muslu Efendi'nin oğlu Dinçer'e gelince, yakışıklı delikanlıydı ama boş kafalıydı.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ayrılmak isteyen kocanın, karısına gönderdiği boşanma kâğıdı
1. Bu sabah bizim Beyefendi'den hanımın boş kâğıdı geldi.
1. Bu sabah bizim Beyefendi'den hanımın boş kâğıdı geldi.
1. kimse oturmamak
1. Bir kayıkta boş kalan son yere atlayıp Galata'ya geçerken kafası hem umut hem de endişeyle doluydu.
1. Bir kayıkta boş kalan son yere atlayıp Galata'ya geçerken kafası hem umut hem de endişeyle doluydu.
2. işsiz kalmak
1. Her senede üç dört ay, bahusus kışın boş kalırız.
1. Her senede üç dört ay, bahusus kışın boş kalırız.
1. gerçekleri söylemek, bilgisine dayanarak anlatmak
1. Amiralin sözlerine inanmak lazım, boş konuşmaz.
1. Amiralin sözlerine inanmak lazım, boş konuşmaz.
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Hiçbir ögesi olmayan küme
1. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , erkeğin karısını boşamak için söylediği söz
1. Boş ol deyince karılarının pılı pırtı toplayıp gitmesini hayalliyorlar.
1. Boş ol deyince karılarının pılı pırtı toplayıp gitmesini hayalliyorlar.
1. `bir kimse çıkar veya karşılık görmeden bir yere bağlanmaz` anlamında kullanılan bir söz
1. `dikkate alma, üzerinde durma, üzülme, sıkılma` anlamında kullanılan bir uyarma sözü
1. Kimi kastettiğimi boş ver! Arkadaşlara da söyle, sakin olsunlar.
1. Kimi kastettiğimi boş ver! Arkadaşlara da söyle, sakin olsunlar.