92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bollaşma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak veya ansızın bollaşmak
Telaffuz : bollaşı'vermek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bol duruma gelmek
1. Biraz zayıflamış, kolalı beyaz yakalığı bollaşmıştı.
1. Biraz zayıflamış, kolalı beyaz yakalığı bollaşmıştı.
1. -i , -i , -i , -i , Bollaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Bollaştırmaya gücü yetmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bollaştırılma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. -i , -i , -i , -i , Bol duruma getirmek
1. Ahlakı tango pantolonu gibi bollaştıralım, demiyorum.
1. Ahlakı tango pantolonu gibi bollaştıralım, demiyorum.
gönlü bolluk
1. isim , isim , isim , isim , Bol olma durumu
1. Eteğin belinde bir bolluk var.
1. Eteğin belinde bir bolluk var.
2. Parasal bakımdan rahatlık
1. Hep eski bolluk zamanlarında yapılmış büyük vezir konaklarına rastlanırdı.
1. Hep eski bolluk zamanlarında yapılmış büyük vezir konaklarına rastlanırdı.
3. Fazlalık
1. Öteden beri dergileri kaplayan şiir bolluğundan ürkerim.
1. Öteden beri dergileri kaplayan şiir bolluğundan ürkerim.
4. Her şeyin bol olduğu yer
bölme işareti, bölme perdesi, kalanlı bölme, çam bölmesi
1. isim , isim , isim , isim , Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim
2. Salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer
1. Sedirin olduğu bölmeyi basma bir perdeyle odadan ayırdı.
1. Sedirin olduğu bölmeyi basma bir perdeyle odadan ayırdı.
3. Büyük bir yeri, alanı küçük oda veya kısımlara ayıran ince duvar veya tahta perde
1. Ortadan ayrılan bir bölmeyle de diğer nısfında Bora Reis yatıyordu.
1. Ortadan ayrılan bir bölmeyle de diğer nısfında Bora Reis yatıyordu.
4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kalın ağaç gövdesinden odun veya tekne yapmak için ayrılan tomruk
5. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Gemilerin içinde, su baskını, yangın vb. durumlarda, ara kapılar kapandığında arızanın veya hasarın yayılmasını önlemek için kullanılan birbirlerinden ayrılmış yerler
6. mantık , mantık , mantık , mantık , Cins kavramlarını tür, alt tür kavramlarına ayırma işi
7. matematik , matematik , matematik , matematik , Dört işlemden biri, taksim
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bölme işlemini gösteren ` / veya : ` işareti
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Teknedeki bölmeleri enine ve boyuna birbirinden ayıran su geçirmez perde
1. isim , isim , isim , isim , Ambalaj içinde bulunan malları birbirinden ayırmaya yarayan koruyucu parça
bölyönet
1. -i , -i , -i , -i , Bir bütünü iki veya daha çok parçaya ayırmak, taksim etmek
1. Bir domates aldı, çakıyla dörde böldü.
1. Bir domates aldı, çakıyla dörde böldü.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birliğin bozulmasına yol açmak, parçalamak
3. matematik , matematik , matematik , matematik , Bir niceliği iki veya daha çok eşit parçaya ayırmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bölme ile ayrılmış
1. Gazino bahçesinin hususi gibi olan bölmeli kısmına girerler.
1. Gazino bahçesinin hususi gibi olan bölmeli kısmına girerler.