92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Ateşkes
1. -i , -i , -i , -i , Savaşma, çarpışma vb. durumları karşılıklı bırakmak, ateşkes yapmak, mütareke yapmak
1. isim , isim , isim , isim , Bırakıvermek işi
1. İnsanın zaman zaman kendisini konuşmaya bırakıvermesi bir kaçınılmazlığın iş başında olduğunu gösterir.
1. İnsanın zaman zaman kendisini konuşmaya bırakıvermesi bir kaçınılmazlığın iş başında olduğunu gösterir.
1. -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın ve çabucak bırakmak
1. Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim.
1. Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim.
Telaffuz : bırakı'vermek
1. -i , -i , -i , -i , Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Koymak
1. Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı.
1. Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı.
3. Bir işi başka bir zamana ertelemek
1. Gezmeyi haftaya bıraktık.
1. Gezmeyi haftaya bıraktık.
4. Unutmak
1. Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?
1. Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?
5. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
6. Saklamak, artırmak
1. Paranın bir kısmını bırakırsan rahat edersin.
1. Paranın bir kısmını bırakırsan rahat edersin.
7. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek
1. Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı.
1. Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı.
8. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Engel olmamak
1. Bırak, burasını benim defterimden okuyayım.
1. Bırak, burasını benim defterimden okuyayım.
9. Sarkıtmak
1. Saçlarını omzuna bırakmış.
1. Saçlarını omzuna bırakmış.
10. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak
1. Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu.
1. Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu.
11. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek
1. Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı.
1. Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı.
12. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak
1. Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim.
1. Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim.
13. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bıyık veya sakal uzatmak
14. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak
1. Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?
1. Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?
15. Boşamak
1. Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler.
1. Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler.
16. Kötü bir durumda terk etmek
17. Ayrılmak, terk etmek
1. Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi.
1. Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi.
18. Sınıf geçirmemek, döndürmek
1. Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı.
1. Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı.
19. -e , -e , -e , -e , Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek
1. Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım.
1. Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım.
20. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bakılmak, korunmak için vermek
1. Eşyamı size bırakacağım.
1. Eşyamı size bırakacağım.
21. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yanına almamak, yanında götürmemek
1. Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim.
1. Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim.
22. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Sahiplik hakkını başkasına vermek
1. Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış.
1. Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış.
23. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
24. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek
1. İz bırakmak. Leke bırakmak.
1. İz bırakmak. Leke bırakmak.
1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , uzun süredir hiçbir ilerleme veya değişim gösterememek
1. Tek suçu, kendini yeni devre uyduramayışı, bıraktığım yerde otluyormuş, ne bileyim.
1. Tek suçu, kendini yeni devre uyduramayışı, bıraktığım yerde otluyormuş, ne bileyim.
Ön Takı : (birinin)
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bıraktırma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Bıraktırma gücü bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bıraktırılma ihtimali veya imkânı bulunmak
iş bıraktırımı
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bırakmasını sağlamak, bırakmasına yol açmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bira yapmakta kullanılan
1. Biralık arpa.
1. Biralık arpa.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir parça, azıcık
1. Biraz yağmur yağdı mı Beyoğlu'nun yaya kaldırımlarında yürüyebilirsen yürü.
1. Biraz yağmur yağdı mı Beyoğlu'nun yaya kaldırımlarında yürüyebilirsen yürü.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (bi'raz) Kısa bir süre için
1. Uzun etme iki gözüm biraz da bize uğra.
1. Uzun etme iki gözüm biraz da bize uğra.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , (bi'raz) Az miktarda
1. Yoruluyor ve ne olsa gözler biraz şaşılaşıyor.
1. Yoruluyor ve ne olsa gözler biraz şaşılaşıyor.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pek az, çok az
1. İçeride nereden gelirse gelsin, birinin birazcık benimsenmesinden tedirgin.
1. İçeride nereden gelirse gelsin, birinin birazcık benimsenmesinden tedirgin.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (bira'zcık) Kısa bir süre
1. Birazcık bekleyiniz lütfen.
1. Birazcık bekleyiniz lütfen.
1. zamir , zamir , zamir , zamir , Karşılıklı olarak bir diğeri
1. O zaman on dört paşa büyük, hudutsuz bir hayret içinde İzzet Paşa'nın sonra da birbirlerinin yüzüne baktılar.
1. O zaman on dört paşa büyük, hudutsuz bir hayret içinde İzzet Paşa'nın sonra da birbirlerinin yüzüne baktılar.
Telaffuz : bi'rbiri
1. arka arkaya meydana gelmek, ara vermeden olmak
1. Son günlerde birbiri üstüne gelen yorgunluklardan söz etti.
1. Son günlerde birbiri üstüne gelen yorgunluklardan söz etti.