92406 kayıt bulundu.
1. karışmak
2. iplik vb. dolaşmak, çözülmeyecek duruma gelmek
3. birçok araç bir anda çarpışmak
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , kavga etmek, dövüşmek
1. Bunun için sabır, sükûnet, soğukkanlılık gerek hâlbuki biz birbirimize giriyoruz.
1. Bunun için sabır, sükûnet, soğukkanlılık gerek hâlbuki biz birbirimize giriyoruz.
1. kıskanmak
1. Bu iki birbirini çekemezin kişiliklerini, kendi imbiğinde eritmiş bir şair olduğu söylenir.
1. Bu iki birbirini çekemezin kişiliklerini, kendi imbiğinde eritmiş bir şair olduğu söylenir.
1. birbiriyle ilgisi olmamak, tutarsız olmak
1. Bizim sanatçının muayene raporları işinin suyu çıktı. Raporlar birbirini tutmadı.
1. Bizim sanatçının muayene raporları işinin suyu çıktı. Raporlar birbirini tutmadı.
1. iki veya daha çok kimse birbiriyle uğraşmak, birbirine kötülük etmek
1. Birbirimizi yiyecek zaman değil çocuklar.
1. Birbirimizi yiyecek zaman değil çocuklar.
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , bir sorunda, bir olayda sözleşmiş gibi ağız birliği yapmak
1. zamir , zamir , zamir , zamir , Çok sayıda olan kimse veya şey
1. Yine içimizden birçoğu güzelliği kendi gözleriyle değil başkalarının gözlerine inanarak kabul etmek ister.
1. Yine içimizden birçoğu güzelliği kendi gözleriyle değil başkalarının gözlerine inanarak kabul etmek ister.
Telaffuz : bi'rçoğu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oldukça çok, sayısı belirsiz, bir hayli, müteaddit
1. Bir insan için güzel olanın, daha birçok insan için de güzel olması pek muhtemeldir.
1. Bir insan için güzel olanın, daha birçok insan için de güzel olması pek muhtemeldir.
Telaffuz : bi'rçok
1. zamir , zamir , zamir , zamir , Çok sayıda olan kimse veya şey
1. Birçokları onu memleketin mukadderatına yabancı bulmuşlardır.
1. Birçokları onu memleketin mukadderatına yabancı bulmuşlardır.
birdenbire, hep birden
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir defada
2. Ansızın
1. Sokakta yürürken birden durup yukarı bakarmışım.
1. Sokakta yürürken birden durup yukarı bakarmışım.
3. Birlikte, beraberce, hepsi bir arada
1. Üçümüz birden sürükleyerek şilteyi de dışarı çıkardık.
1. Üçümüz birden sürükleyerek şilteyi de dışarı çıkardık.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ansızın
1. Bu kelime, birdenbire insana şöyle bir irkilme verir.
1. Bu kelime, birdenbire insana şöyle bir irkilme verir.
Telaffuz : birde'nbire
1. isim , isim , isim , isim , Oyuncuların birbirinin üstünden atlayarak oynadıkları bir oyun
1. Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı.
1. Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı.
Telaffuz : birdi'rbir
1. buğday, arpa, nohut, fasulye vb. ürünler için toprak, kullanılan tohumun belli bir katı kadar ürün vermek
2. şans oyunlarında verilen paradan daha fazla para kazandırmak
1. bire bin katmak
1. Rahmi'nin neyi var neyi yoksa özellikle de son zamanda aldıklarını, bire beş katarak sayanlar çıktı.
1. Rahmi'nin neyi var neyi yoksa özellikle de son zamanda aldıklarını, bire beş katarak sayanlar çıktı.
1. çok abartmak
1. Hiç merak etmeyin, hep bire bin katarak anlatır.
1. Hiç merak etmeyin, hep bire bin katarak anlatır.
bire bir eşleme
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Aynı, tıpkı
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Ölçü, miktar vb. özellikleri eşit olarak
3. Yüz yüze, karşılıklı olarak
1. Bu çalışmaları seçmenle bire bir görüşerek yaptı.
1. Bu çalışmaları seçmenle bire bir görüşerek yaptı.
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , İki kümenin elemanları arasında, bir elemana karşı, bir eleman alınarak yapılan eşleme
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Etkisi kesin olan
1. Fikrince, güya bu koku göğüs darlığına birebirmiş.
1. Fikrince, güya bu koku göğüs darlığına birebirmiş.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İstenildiği gibi, uygun
Telaffuz : bire'bir
1. etkisini hemen ve kesin olarak göstermek
1. Şeftali suyu ile yapılacak gargaranın sonradan olma kekemeliğe birebir geleceğini söyler.
1. Şeftali suyu ile yapılacak gargaranın sonradan olma kekemeliğe birebir geleceğini söyler.
Ön Takı : (bir şeye)