92406 kayıt bulundu.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Epey, çok, hayli, oldukça
1. Kapısını vurmalı, o zaman uyanır açar diye başlayarak bir hayli dırlandı.
1. Kapısını vurmalı, o zaman uyanır açar diye başlayarak bir hayli dırlandı.
1. düzgün sıra olmak
1. Sandallar tam bir hizaya gelince onları birbirlerine elleriyle bitiştirerek tutan kayıkçılar.
1. Sandallar tam bir hizaya gelince onları birbirlerine elleriyle bitiştirerek tutan kayıkçılar.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tuhaf bir biçimde olan, garip
1. Sen çoktan beri bana karşı bir hoştun.
1. Sen çoktan beri bana karşı bir hoştun.
1. garip veya tuhaf bir durumda olmak
1. Bir hoşluğu var üstünde bugün / Dursun Ağa'nın / Biraz başı ağrıyor / Biraz dişi ağrıyor
1. Bir hoşluğu var üstünde bugün / Dursun Ağa'nın / Biraz başı ağrıyor / Biraz dişi ağrıyor
1. sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , biyoloji , biyoloji , sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , biyoloji , biyoloji , Yapısı tek bir hücreden oluşan (hayvan veya bitki), bir gözeli, tek hücreli
1. çok güzel (kadın)
1. Görmeyeli sen büsbütün bir içim su olmuşsun.
1. Görmeyeli sen büsbütün bir içim su olmuşsun.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok az sayıda, birkaç
1. O sabah ise camın altında bir iki fotoğraftan başka şey yoktu.
1. O sabah ise camın altında bir iki fotoğraftan başka şey yoktu.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Biraz
1. Bir iki çağırdı ardımdan, ses vermeyince vazgeçti.
1. Bir iki çağırdı ardımdan, ses vermeyince vazgeçti.
1. duraksamadan, karşısındakine vakit bırakmadan
1. Sol ayağımı eline aldı, bir iki demeye kalmadan çevirdi mi, bastırdı mı, bilmiyorum.
1. Sol ayağımı eline aldı, bir iki demeye kalmadan çevirdi mi, bastırdı mı, bilmiyorum.
1. bir konuda hiç kimsenin veya kuruluşun yapmadığı bir işi gerçekleştirmek
1. `inatçı kişi, her inadında istediği bir şeyi elde eder` anlamında kullanılan bir söz
1. anlaşılmaz, bilinmeyen bir durum olmak
1. Kaynının geceyi onlarda geçirmesinde vardı bir iş.
1. Kaynının geceyi onlarda geçirmesinde vardı bir iş.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Aynı, benzer, tek tür
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir an için
1. Bu düzeni uyduranlar sanayi babaları ve reklam şirketleridir. Boş verin bir kalem onları.
1. Bu düzeni uyduranlar sanayi babaları ve reklam şirketleridir. Boş verin bir kalem onları.
1. boş vermek, bir an için göz ardı etmek
1. Üniversiteyi filan bir kalem geçin, liseyi bile okuyamamıştı.
1. Üniversiteyi filan bir kalem geçin, liseyi bile okuyamamıştı.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Toptan
1. En ağır vergilerden bir kalemde yedi milyon lira indirdi.
1. En ağır vergilerden bir kalemde yedi milyon lira indirdi.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Aynı durumunu koruyarak, belli durumunu değiştirmeden