Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
billuriye
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Billurdan yapılmış

2. Billurla ilgili

3. isim , isim , isim , isim , Genellikle billurdan yapılmış eşya satan dükkân


Lisan : Arapça billūriyye

Telaffuz : billu:riye, l ince okunur

billurlaşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Billurlaşabilmek işi


billurlaşabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Billurlaşma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Billurlaşma gücü bulunmak


billurlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Billur durumuna gelme

2. Herhangi bir cisim moleküllerinin bazı fizik ve kimya değişmeleriyle geometrik biçim alması, kristalleşme


billurlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Billur durumuna gelmek, billur durumunda yoğunlaşmak, kristalleşmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Belirgin duruma gelmek, netlik kazanmak


billurlaştırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Billurlaştırabilmek işi


billurlaştırabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Billurlaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak


billurlaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Billurlaştırmak işi


billurlaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Billur durumuna getirmek

Örnek:

1. Sarışın bir kış güneşi, maviyi billurlaştırıyor, bulutları pamuk yığınlarına çeviriyordu.

1. Sarışın bir kış güneşi, maviyi billurlaştırıyor, bulutları pamuk yığınlarına çeviriyordu.


billurlu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde billur bulunan

Örnek:

1. Billurlu kaya.

1. Billurlu kaya.

2. Bol ışıklı, pırıl pırıl parlayan (yer)

Örnek:

1. Peri saraylarını andıran süslü ve billurlu gazinolar...

1. Peri saraylarını andıran süslü ve billurlu gazinolar...


billursu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Billuru andıran, billura benzeyen, billur gibi, billurumsu, kristaloit

Örnek:

1. Billursu taş.

1. Billursu taş.

2. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Diyalize uğrayarak çözümlenen madde, koloit karşıtı


billurumsu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Billursu


bilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilmek işi

Örnek:

1. Bir cemiyetin ilerlemesi, neyin ehemmiyetli olduğunu bilmeye bağlıdır.

1. Bir cemiyetin ilerlemesi, neyin ehemmiyetli olduğunu bilmeye bağlıdır.

2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Bir şeyin ne olduğunun bilincine varma

3. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Bilgi edinmenin gaye ve sonucu


bilmece
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma

Örnek:

1. Karşılıklı bilmece sormaya dayanan seyirlik oyunlar da vardır.

1. Karşılıklı bilmece sormaya dayanan seyirlik oyunlar da vardır.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bilinmeyen şey, muamma

Örnek:

1. Basit cümleleri bile anlamak güç olurken istihza bir bilmeceye döner.

1. Basit cümleleri bile anlamak güç olurken istihza bir bilmeceye döner.


bilmece çözmek
Anlamı:

1. bilmecenin cevabını bulmak

Örnek:

1. Rica etsem şu küçük bilmeceyi benim için çözer miydiniz?

1. Rica etsem şu küçük bilmeceyi benim için çözer miydiniz?

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , zor bir işi başarmak


bilmece gibi konuşmak
Anlamı:

1. açık, anlaşılır bir biçimde konuşmamak


bilmeceli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bilmecesi olan


bilmek fiil

İlgili Kelimeler:

yolbil, değerbilmez, iyilikbilmez, kadirbilmez

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak

Örnek:

1. Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu.

1. Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu.

2. -i , -i , -i , -i , Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak

Örnek:

1. Yani kısacası bu mükemmel dilimizi kimse bilmez, okumaz.

1. Yani kısacası bu mükemmel dilimizi kimse bilmez, okumaz.

3. Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek

4. Tanımak, hatırlamak

Örnek:

1. Kadıncığım aç. Ben geldim. Bilemedin mi?

1. Kadıncığım aç. Ben geldim. Bilemedin mi?

5. Sanmak, varsaymak, farz etmek

Örnek:

1. Bir hastanın hastalığına gereken önemi vermesi, doktorun ancak kendini o hasta ile birlikte hasta bilmesi ile sağlanabilir.

1. Bir hastanın hastalığına gereken önemi vermesi, doktorun ancak kendini o hasta ile birlikte hasta bilmesi ile sağlanabilir.

6. -i , -i , -i , -i , Sorumlu tutmak

Örnek:

1. Ben arkadaşını bilmem, seni bilirim.

1. Ben arkadaşını bilmem, seni bilirim.

7. İnanmak

Örnek:

1. Bilirim yaşamaz güneşte / Bilirim yaşamaz yan yana aşkla / Ne haksızlık / Ne korku

1. Bilirim yaşamaz güneşte / Bilirim yaşamaz yan yana aşkla / Ne haksızlık / Ne korku

8. -i , -i , -i , -i , İşine gelmek, uygun bulmak

Örnek:

1. Mal almasını bildi de parasını vermeyi mi bilmiyor?

1. Mal almasını bildi de parasını vermeyi mi bilmiyor?

9. -a / -e ekli fiillerle yeterlik bildiren birleşik fiiller oluşturur

Örnek:

1. Anlayabilmek. Gidebilmek. Kapayabilmek. Yazabilmek.

1. Anlayabilmek. Gidebilmek. Kapayabilmek. Yazabilmek.

10. -i , -i , -i , -i , Saymak

Örnek:

1. Teşekkürü borç bilirim.

1. Teşekkürü borç bilirim.


bilmem hangi (veya kaç veya kim veya nasıl veya ne)
Anlamı:

1. önemli veya anlatılması gerekli görülmeyen şeyler için kullanılan bir söz

Örnek:

1. Bilmem hangi dairede kâtipmiş.

1. Bilmem hangi dairede kâtipmiş.


bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp
Anlamı:

1. `insanın her şeyi bilmemesi kusur değildir ama bilmediği bir işi sorup öğrenmeden yapmaya kalkışması kusurdur` anlamında kullanılan bir söz


bilmemezlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , 343 bilmezlik


bilmezleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilmezlemek işi, teçhil


bilmezlemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir kimseyi, bir şey bilmez göstermek, teçhil etmek


bilmezlenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilmezlenmek işi


bilmezlenmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bilmiyor gibi görünmek, bilmezlikten gelmek, tecahül etmek

Örnek:

1. Meseleyi bilmezlenmek.

1. Meseleyi bilmezlenmek.