Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
biliş çıkmak
Anlamı:

1. tanımak, önceden tanış olmak

Örnek:

1. Hiç kimse bu kara yağız garip yiğide biliş çıkmadı.

1. Hiç kimse bu kara yağız garip yiğide biliş çıkmadı.


Ön Takı : (birine)

bilişim

İlgili Kelimeler:

bilişim ağı, bilişim teknolojisi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, enformatik


bilişim ağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişim sistemi


bilişim teknolojisi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilişimde kullanılan bütün araç ve gereçlerin oluşturduğu sistem


bilişimci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilişim alanında uzman kişi


bilişimcilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilişimcinin yaptığı iş


bilisiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Öğrenim görmemiş, cahil


bilisizce
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bilisize uygun bir biçimde


Telaffuz : bilisi'zce

bilisizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilgisizlik


bilişme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilişmek işi


bilişmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Birbirini tanımak, muarefesi olmak

Örnek:

1. Bunca zamanlar bilişip / Ahir dönüp ayrılışıp

1. Bunca zamanlar bilişip / Ahir dönüp ayrılışıp

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Öğrenmek


bilişsel
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bilişle ilgili, zekânın işleyişiyle ilgili, kognitif


bilişsellik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilişsel olma durumu


bilistifade
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Yararlanarak


Lisan : Arapça bi'l-istifāde

Telaffuz : bi'listifa:de

biliverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilivermek işi


bilivermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak bilmek


Telaffuz : bili'vermek

bılkıma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bılkımak işi


bılkımak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Bozulmak, yumuşamak, zedelenmek, erimek


billahi

İlgili Kelimeler:

vallahi billahi

Anlamı:

1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Vallahi

2. `İnan olsun` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Rica ederim komiser Efendi, dedi, ben billahi paradan puldan kaçınmıyorum.

1. Rica ederim komiser Efendi, dedi, ben billahi paradan puldan kaçınmıyorum.


Lisan : Arapça billahi

Telaffuz : billa:hi, l ince okunur

billboard
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , 343 duyurumluk


Lisan : İngilizce billboard

bıllık bıllık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok tombul, etli butlu


billur

İlgili Kelimeler:

billur cisim

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bazı cisimlerin aldıkları geometrik biçim

Örnek:

1. Su buharı billur durumunda donunca kar olur.

1. Su buharı billur durumunda donunca kar olur.

2. Kesme cam, kristal

Örnek:

1. Dört tarafı kesme billur kapaklı bir eski saat.

1. Dört tarafı kesme billur kapaklı bir eski saat.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu maddeden yapılmış

Örnek:

1. Su sesi ve kanat şakırtısından / Billur bir avize Bursa'da zaman

1. Su sesi ve kanat şakırtısından / Billur bir avize Bursa'da zaman

4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Koç yumurtası

5. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Duru, temiz ve akıcı

Örnek:

1. Onu görmek, billur sesini dinlemek, elinden bir şey içmek.

1. Onu görmek, billur sesini dinlemek, elinden bir şey içmek.


Lisan : Arapça billūr

Telaffuz : l ince okunur

billur cisim
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Göz merceği


billur gibi
Anlamı:

1. çok duru, çok temiz (su)

2. çok beyaz ve pürüzsüz (kol, gerdan, göğüs)

3. pürüzsüz (ses)


billuri
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Billura benzer, billur gibi

Örnek:

1. Bu taze kadın sesleri öyle güzel, billuri, ilahi duyulurmuş ki bunları hep birden dinlemek, deniz kızlarını işitmek kadar tesirli olurmuş.

1. Bu taze kadın sesleri öyle güzel, billuri, ilahi duyulurmuş ki bunları hep birden dinlemek, deniz kızlarını işitmek kadar tesirli olurmuş.


Lisan : Arapça billūrī

Telaffuz : billu:ri:, l ince okunur