92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tavuk, kuş, balık vb. yumurta yapmak
1. Baba yadigârı kümesteki tavuklar yumurtlamışsa ıspanaklı iki yumurta pişirirdi.
1. Baba yadigârı kümesteki tavuklar yumurtlamışsa ıspanaklı iki yumurta pişirirdi.
2. Bazı hayvanlar, üremek
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Uydurup söylemek veya söylenmemesi gereken şeyi açığa vurmak
1. Bütün bu zırvaları kompliman diye söylemiyorsun da, ne diye yumurtluyorsun öyleyse?
1. Bütün bu zırvaları kompliman diye söylemiyorsun da, ne diye yumurtluyorsun öyleyse?
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yumurtlama işini yaptırmak
1. Bu küçük şer feylosofu, tavuğu vakitsiz yumurtlatıp sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti.
1. Bu küçük şer feylosofu, tavuğu vakitsiz yumurtlatıp sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti.
1. -i , -i , -i , -i , Yumurtlama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Yumurtlama becerisi bulunmak
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Yumurtlama yolu ile üreyen hayvanlar
1. -i , -i , -i , -i , Aniden yumurtlamak
1. Susmak gerekiyormuş, boşboğaza ne bundan, yumurtlayıverir bir söz, hem de söylenmeyecek olanı.
1. Susmak gerekiyormuş, boşboğaza ne bundan, yumurtlayıverir bir söz, hem de söylenmeyecek olanı.
Telaffuz : yumurtlayı'vermek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hoşa giden, istenilen yumuşaklıkta olan, çok yumuşak olan
1. Huyu da ipeksi saçları gibi yumuşacıktı.
1. Huyu da ipeksi saçları gibi yumuşacıktı.
Telaffuz : yumu'şacık
yumuşak ağızlı, yumuşak başlı, yumuşak buğday, yumuşak damak, yumuşak iniş, yumuşak karın, yumuşak su, yumuşak ünsüz, yumuşak yüzlü, başı yumuşak, yüzü yumuşak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı
1. Pamuk yumuşaktır.
1. Pamuk yumuşaktır.
2. Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı
1. Kadife gibi ince ve yumuşak olan bu arakiyeler de çok iyi saklanmıştır.
1. Kadife gibi ince ve yumuşak olan bu arakiyeler de çok iyi saklanmıştır.
3. Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran
1. Yerde yumuşak kilimler serili geniş odasına bağdaş kurup yerleşiriz.
1. Yerde yumuşak kilimler serili geniş odasına bağdaş kurup yerleşiriz.
4. Kolaylıkla işlenebilen
1. Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış.
1. Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış.
5. Kolay çiğnenen, kolay kesilen
1. Yumuşak ekmek.
1. Yumuşak ekmek.
6. Ilıman (iklim), sert karşıtı
1. Yumuşak iklim. Yumuşak hava.
1. Yumuşak iklim. Yumuşak hava.
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Okşayıcı, tatlı, hoş
1. Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor.
1. Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor.
9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sessiz, hafif
1. Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır.
1. Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır.
10. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Ciğerlerden gelen havanın ses yolundaki sivrilmiş ve gerilmiş kapalı bir engele çarpmasıyla oluşan (ünsüz), titreşimli, sürekli, ötümlü, tonlu, sedalı
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kolay gem alan (hayvan)
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Uysal, kolay yola gelen (kimse)
1. Kadınlara karşı sevecen ve yumuşak başlısınız.
1. Kadınlara karşı sevecen ve yumuşak başlısınız.
1. isim , isim , isim , isim , Kırma ve öğütmeye karşı direnci daha az olan, öğütüldüğünde genelde daha ince un meydana getiren ve tane kesiti unsu yapıda, beyaz renkte ve mat görünüşlü olan buğday
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Damağın boğaza yakın bölümü
1. isim , isim , isim , isim , Uzay araçlarının ve uçakların ustalıkla, yolcuları rahatsız olmayacak bir biçimde yere inişi
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Kişilerin, kurumların, ülkelerin konuşulmasından, gündeme getirilmesinden rahatsız olduğu durumlar, konular
2. Bir kimsenin veya bir ülkenin saldırıya en uygun yeri
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ciğerlerden gelen havanın ses yolundaki sivrilmiş ve gerilmiş kapalı bir engele çarpmasıyla oluşan, titreşimli ses veren ünsüz, titreşimli ünsüz, sürekli ünsüz, ötümlü ünsüz, tonlu ünsüz, sedalı ünsüz: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, v, y, z
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kendisinden istenilen bir şeyi geri çeviremeyen, hayır diyemeyen (kimse)
1. Hem hayatta yumuşak yüzlü olmanın, kalp kırmaktan çekinmenin hiç manası yok.
1. Hem hayatta yumuşak yüzlü olmanın, kalp kırmaktan çekinmenin hiç manası yok.
1. isim , isim , isim , isim , Yumuşak yüzlü olma durumu
1. Umumi bir paydos borusu çalmaya iradesi ve yumuşak yüzlülüğü mâni idi.
1. Umumi bir paydos borusu çalmaya iradesi ve yumuşak yüzlülüğü mâni idi.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Yumuşak vücutlu, omurgasız hayvan
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz yumuşak
3. zarf , zarf , zarf , zarf , (yumuşa'kça) Yumuşak bir biçimde
1. Belinden kavrayıp demin çıktığı kapıdan içeriye yumuşakça sürükledim.
1. Belinden kavrayıp demin çıktığı kapıdan içeriye yumuşakça sürükledim.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Çoğu suda yaşayan, omurgasız, yumuşak olan vücutları kabuk denilen sert, kalkerli bir örtü ile kaplı hayvanlar dalı
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yumuşak bir duruma gelmek, yumuşamak