92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir yerde, bir ülkede çok uzun süre kalmış olmak
1. Köyden olmadığı hâlde, Yörük Hoca gibi yerlileşmişti.
1. Köyden olmadığı hâlde, Yörük Hoca gibi yerlileşmişti.
1. isim , isim , isim , isim , Yermek işi, zem
1. Bir hikâyeciyi övebilmek için ötekilerini ulu orta yermeye başladılar.
1. Bir hikâyeciyi övebilmek için ötekilerini ulu orta yermeye başladılar.
kireçyeren
1. -i , -i , -i , -i , Kötülüklerini söylemek, zemmetmek
2. Birinin veya bir şeyin kusurlarını ortaya koymak, hicvetmek, övmek karşıtı
3. Beğenmemek, hoşlanmamak, tiksinmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yerin gözlem noktası olarak alınan merkeziyle ilgili, yer özekçil, jeosantrik
2. Yer merkezcilik yanlısı olan (kimse)
Telaffuz : ye'rmerkezci
1. isim , isim , isim , isim , Yer yuvarlığını evrenin merkezi sayanların görüşü, yer özekçilik, jeosantrizm
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Yer çevresinde dolanan bir uydunun yörüngesi üzerinde yere en uzak nokta, evç
Telaffuz : ye'röte
yersiz yurtsuz, yerli yersiz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Barınacak yeri olmayan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yerinde olmayan, uygunsuz, anlamsız, manasız
1. Hepsini birden istemek / Yersiz / Zamanı var / Biz zengin değiliz
1. Hepsini birden istemek / Yersiz / Zamanı var / Biz zengin değiliz
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Barınacak yeri olmayan
1. barınacak bir yeri bulunmamak, oturacak yeri olmamak
1. Dünya üzerinde yersiz yurtsuz kalmış iki arkadaş.
1. Dünya üzerinde yersiz yurtsuz kalmış iki arkadaş.
2. bütün varlığını yitirip çok zor durumda olmak
1. Vaktiyle bir mahalle halkını barındıran hanların, bir çarşı teşkil eden dükkânların sahibi şimdi yersiz, yurtsuz kalmıştır.
1. Vaktiyle bir mahalle halkını barındıran hanların, bir çarşı teşkil eden dükkânların sahibi şimdi yersiz, yurtsuz kalmıştır.
1. isim , isim , isim , isim , Yeri olmama veya yeri yeterli olmama durumu
1. Yersizlikten eşyanın bir bölümü yığın olarak duruyor.
1. Yersizlikten eşyanın bir bölümü yığın olarak duruyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yerinde olmama durumu, uygunsuzluk
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Yer kabuğu
2. Dünya
1. Ancak günün birinde, yeryüzü bu, bilinmez, belki taksinin birinde şoför yamaklığı yaparım.
1. Ancak günün birinde, yeryüzü bu, bilinmez, belki taksinin birinde şoför yamaklığı yaparım.
Telaffuz : ye'ryüzü
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yeşerme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bitki yaprak vermek, yapraklanmak
2. Yeşil renk almak, yeşillenmek
1. Okulun arkasındaki tepeler, yağan yağmurlardan sonra yeşermişti.
1. Okulun arkasındaki tepeler, yağan yağmurlardan sonra yeşermişti.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Canlanmak, yeniden ortaya çıkmak
1. Türklük ülküsünün biraz daha köklendiğini, büyüdüğünü, yeşerdiğini duyarız.
1. Türklük ülküsünün biraz daha köklendiğini, büyüdüğünü, yeşerdiğini duyarız.
1. -i , -i , -i , -i , Yeşermesini sağlamak
1. Toprağı yeşertmeye lazımsa benim kanım / Hiç tasa çekme, çoktan ben yurduma kurbanım
1. Toprağı yeşertmeye lazımsa benim kanım / Hiç tasa çekme, çoktan ben yurduma kurbanım