Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yerelleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yerel bir özellik kazanmak, yöreselleşmek, mahallîleşmek


yerelleştirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yerelleştirmek işi


yerelleştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yerel duruma getirmek


yereşeği
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Makaslı böcek


Telaffuz : ye'reşeği

yerey
Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Arazi

2. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Yer kabuğunun oluşumu bakımından ele alınan herhangi bir parçası

Örnek:

1. Üçüncü zaman yereyleri.

1. Üçüncü zaman yereyleri.


yergi
Anlamı:

1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi, bir göreneği yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz, hicviye, hiciv, satir

Örnek:

1. Bize okuduğu yergilerde onun şahsına dokunur bir şey yoktu.

1. Bize okuduğu yergilerde onun şahsına dokunur bir şey yoktu.


yergici
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yerme huyu olan kimse

2. Yergi yazan kimse


yergicilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yergici olma durumu


yeri başka
Anlamı:

1. `daha başka bir değeri olan, önemi olan` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Bu kadın da iyi kadındır. Bunu da seviyorum ama Naime ilk göz ağrısıydı. Yeri başkadır.

1. Bu kadın da iyi kadındır. Bunu da seviyorum ama Naime ilk göz ağrısıydı. Yeri başkadır.


yeri gelmek
Anlamı:

1. sırası gelmek, zamanı uygun olmak

Örnek:

1. Yeri gelmişken delikanlılara bir öğüt notu daha düşeyim.

1. Yeri gelmişken delikanlılara bir öğüt notu daha düşeyim.


yeri göğü ben yarattım demek
Anlamı:

1. çok gururlu olmak


yeri göğü birbirine katmak
Anlamı:

1. aşırı telaş yaratmak


yeri göğü inletmek
Anlamı:

1. yüksek sesle ve olanca güçle bağırmak

Örnek:

1. Havayı kokladı, sonra bütün gücüyle yeri göğü inleten bir kişnemeyle kişnedi.

1. Havayı kokladı, sonra bütün gücüyle yeri göğü inleten bir kişnemeyle kişnedi.


yeri göğü tırmalamak
Anlamı:

1. çok sancı, acı çekmek


yeri göğü tutmak
Anlamı:

1. her tarafı ele geçirmek, denetim altında bulundurmak

Örnek:

1. Müttefikler yeri göğü ve bütün köşebaşlarını tutmuştur.

1. Müttefikler yeri göğü ve bütün köşebaşlarını tutmuştur.


yeri olmak
Anlamı:

1. uygun olmak

2. sırası, uygun zamanı olmak

3. saygınlığı olmak


yeri öpmek
Anlamı:

1. alay yollu , alay yollu , alay yollu , alay yollu , yere düşmek, yere serilmek

Örnek:

1. Ayağı kayınca yeri öptü.

1. Ayağı kayınca yeri öptü.


yeri soğumadan
Anlamı:

1. ayrılan bir kimsenin ardından çok zaman geçmeden


yeri var!
Anlamı:

1. `uygundur, iyidir` anlamında kullanılan bir söz


yeri yurdu belirsiz olmak
Anlamı:

1. belli bir yeri olmamak


yeridir
Anlamı:

1. `layıktır, uygundur, münasiptir` anlamında kullanılan bir söz


yerilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yerilmek işi


yerilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yerme işine konu olmak, kötülenmek


yerin dibine batırıp çıkarmak
Anlamı:

1. çok utandırmak, rezil etmek

Örnek:

1. Bir hikâye anlatır, erkekleri yerin dibine batırır çıkarırdı.

1. Bir hikâye anlatır, erkekleri yerin dibine batırır çıkarırdı.


yerin dibine geçmek (veya batmak veya girmek)
Anlamı:

1. çok utanıp sıkılmak

Örnek:

1. Memleketin ne tarafına gitsem haritayı şaşırıyor, bilgisizliğimden yerin dibine geçiyordum.

1. Memleketin ne tarafına gitsem haritayı şaşırıyor, bilgisizliğimden yerin dibine geçiyordum.

2. görünmez olmak, kaybolmak