92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Halkalılardan, nemli topraklarda yaşayan bir solucan (Lumbricus terrestris)
1. yer ayırmak
2. yer kaplamak
3. işlevi ve etkisi olmak
1. Çağdaş insanın hayatında gazete mühim bir yer tutar.
1. Çağdaş insanın hayatında gazete mühim bir yer tutar.
4. önemli sayılmak, önemi olmak
1. Herkes onun az zamanda büyük yer tutacağını, bir zaman gelip sefir, nazır olacağını söylüyorlar.
1. Herkes onun az zamanda büyük yer tutacağını, bir zaman gelip sefir, nazır olacağını söylüyorlar.
1. önemli saymak, saygı göstermek
1. Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı.
1. Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı.
2. bir olaya yol açmak, imkân tanımak
3. önemli bir görev vermek
4. kendi yerini bir başkasına bırakmak
1. Kadınlara yer vermek alışkanlığı da olmadığından, çok kez ayakta kalır.
1. Kadınlara yer vermek alışkanlığı da olmadığından, çok kez ayakta kalır.
5. kullanmak
1. Orta oyununda dekor gibi donatıma da pek az yer verilmiştir.
1. Orta oyununda dekor gibi donatıma da pek az yer verilmiştir.
6. söz etmek, değinmek
7. ağırlık vermek
1. Bu dönem, daha çok kısa ve vodvil türünde komedyalara yer vermiştir.
1. Bu dönem, daha çok kısa ve vodvil türünde komedyalara yer vermiştir.
8. konu edinmek
1. yitirilip bir türlü bulamamak
2. çok utanmak
1. Hanımların içinde rezil olmuştur, yer yarılsa da içine geçsem diye aklından geçmiştir.
1. Hanımların içinde rezil olmuştur, yer yarılsa da içine geçsem diye aklından geçmiştir.
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Zaman zaman
1. Hüzünlü bir açılım yerine yer yer gülümseten bir anlatımı koydum.
1. Hüzünlü bir açılım yerine yer yer gülümseten bir anlatımı koydum.
2. Birçok yerde
1. bir iş çok gürültülü, telaş ve heyecan içinde yapılmak
1. Ertesi gün cenaze kaldırılırken yer yerinden oynamalıydı.
1. Ertesi gün cenaze kaldırılırken yer yerinden oynamalıydı.
2. bir olay toplumda büyük tedirginlik yaratmak
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Oturulan, yaşanılan yer
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Yerküre
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Yerküre
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir fiilin anlamını yer göstererek belirleyen, sınırlayan zarf, yer belirteci, mekân zarfı: İçeri giriniz. Yukarı çıkınız
yeraltı dünyası
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Gizli ve yasa dışı
1. Yeraltı faaliyet.
1. Yeraltı faaliyet.
2. Alışılmışın dışında olan, aykırı
Telaffuz : ye'raltı
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Yasal olmayan, kirli ve karanlık işlerin gerçekleştirildiği ortam
1. Namussuz davrananı yaşatmazlar yeraltı dünyasında.
1. Namussuz davrananı yaşatmazlar yeraltı dünyasında.
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Dünya çevresinde dolanan bir uydunun gerçek veya görünür yörüngesinin Dünya'ya en yakın noktası
Telaffuz : ye'rberi
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yılan
Telaffuz : yerde'gezen
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kısa boylu, yerden yapma
2. Türedi
1. pek çok
1. Hakkın var imam, hakkın var, yerden göğe kadar hakkın var.
1. Hakkın var imam, hakkın var, yerden göğe kadar hakkın var.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Elin yerlere kadar uzatılmasıyla verilen selam biçimi, yerden temenna
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yerden bitme
1. çok hırpalamak
1. Bir oyunu belli ölçülere göre değil, ne olduğu belli olmayan kendi beğenisine göre yerden yere çalıyor.
1. Bir oyunu belli ölçülere göre değil, ne olduğu belli olmayan kendi beğenisine göre yerden yere çalıyor.
1. birine türlü yönlerden saldırarak onu çok aşağılayıcı bir duruma düşürmek