92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Memleketli
1. Arkadaşı, yerdeşi, bölükbaşı Evren, koca yiğit sırtüstü yatıyordu.
1. Arkadaşı, yerdeşi, bölükbaşı Evren, koca yiğit sırtüstü yatıyordu.
1. `uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan` anlamında kullanılan bir söz
1. O yere bakan yürek yakan karı öyle bir sırcıydı ki.
1. O yere bakan yürek yakan karı öyle bir sırcıydı ki.
1. yere atmak, yere fırlatmak
1. Ellerini uzatıp o koca gövdeyi havaya kaldırdı ve başının üzerinde döndürüp sırtüstü yere çaldı.
1. Ellerini uzatıp o koca gövdeyi havaya kaldırdı ve başının üzerinde döndürüp sırtüstü yere çaldı.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Yere yönelim
1. nasıl ağırlayacağını, nasıl memnun edeceğini bilmemek, çok önem vermek
1. Bunun için Necla ile Ayşe onu yere göğe koymuyor -enişte diye- pervane gibi etrafında dönüyorlar.
1. Bunun için Necla ile Ayşe onu yere göğe koymuyor -enişte diye- pervane gibi etrafında dönüyorlar.
1. titiz ve dikkatli davranmak
1. Uyanıklar, elbette yere sağlam basarlar. Çevreyi hesaba katarlar.
1. Uyanıklar, elbette yere sağlam basarlar. Çevreyi hesaba katarlar.
1. kötü bir duruma sokmak, yenmek
1. Sen beni yere seren darbenin ne olduğunu anlıyor musun?
1. Sen beni yere seren darbenin ne olduğunu anlıyor musun?
2. vurup öldürmek
1. yere düşmek
1. Bu kadar insanın, bu kadar alçağın gözü önünde yere yığılmak istemiyordu.
1. Bu kadar insanın, bu kadar alçağın gözü önünde yere yığılmak istemiyordu.
1. yere düşmek
1. Bana öyle geldi ki zevcem bu ilk manzarayı görünce bayılmamak, yere yıkılmamak için bütün gücünü sarf etti.
1. Bana öyle geldi ki zevcem bu ilk manzarayı görünce bayılmamak, yere yıkılmamak için bütün gücünü sarf etti.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bitkilerde kök ve sapların, yer çekimi etkisi ile belli bir doğrultu almaları özelliği, yere doğrulum, jeotropizma
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Havuç
1. Ana çapa çapalar, ot yolar, soğan, sarımsak, yeregeçen eker.
1. Ana çapa çapalar, ot yolar, soğan, sarımsak, yeregeçen eker.
Telaffuz : yere'geçen
yerel ağ, yerel korozyon, yerel radyo, yerel saat, yerel televizyon, yerel yayın, yerel yönetim
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yöresel
2. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Gözlem yerine veya gözlemcinin bulunduğu yere göre tanımlanan
3. tıp , tıp , tıp , tıp , Sınırlı bir yerle ilgili olan, mevzii, lokal
1. isim , isim , isim , isim , Bilgisayar ağlarının birbirine bağlanması sonucu ortaya çıkan, sınırlaması ve yöneticisi olan sadece kurum veya iş yeri içinde kullanılan bilgi iletişim ağı, iç ağ
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Anot ve katot bölgeleri birbirinden tam olarak ayrılmış hâldeki paslanma
1. isim , isim , isim , isim , Belli bir bölgeye yayın yapan düşük frekanslı radyo istasyonu
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Güneş'in 0 meridyen noktasından geçmekte olduğu anda ayarlanan saat
1. isim , isim , isim , isim , Belirli bir bölgeye yayın yapan televizyon kanalı
1. isim , isim , isim , isim , Belli bir bölgeye radyo ve televizyon aracılığıyla yayın yapma
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , İl, belediye veya köy halkının oradaki ortak yerel gereksinimlerini karşılayan ve genel karar organları oradaki halk tarafından seçilen kamu tüzel kişisi, mahallî idare