92406 kayıt bulundu.
1. vakit geçirmeden, hemen
1. Yemeden içmeden gitmiş, benim söylediklerimi yetiştirmiş.
1. Yemeden içmeden gitmiş, benim söylediklerimi yetiştirmiş.
1. bir üzüntü veya heyecan sebebiyle yiyemez, içemez duruma gelmek, iştahı kesilmek
mirasyedi, otyiyenler, balyemez, etyemez, hüryemez, varyemez, karıncayiyen
1. -i , -i , -i , -i , Ağızda çiğneyerek yutmak
1. Adam o kadar çabuk yiyor ki hizmetçi ekmek yetiştiremiyor.
1. Adam o kadar çabuk yiyor ki hizmetçi ekmek yetiştiremiyor.
2. Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek
1. Neclâ onun böyle kendinden geçercesine çalıştığını gördükçe üzüntüden tırnaklarını yiyor.
1. Neclâ onun böyle kendinden geçercesine çalıştığını gördükçe üzüntüden tırnaklarını yiyor.
3. Isırmak
1. Sivrisinekler çocuğun kollarını yemiş.
1. Sivrisinekler çocuğun kollarını yemiş.
4. Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak
5. Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak
1. Kendini topladı ama fena yerinden gagayı yedi sanırım...
1. Kendini topladı ama fena yerinden gagayı yedi sanırım...
6. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek
1. Haram yemek. Rüşvet yemek.
1. Haram yemek. Rüşvet yemek.
7. Harcamak, tüketmek, bitirmek
1. Mirası sen yedin, zahmeti ben çekiyorum diye latife ediyordu.
1. Mirası sen yedin, zahmeti ben çekiyorum diye latife ediyordu.
8. Yasal yoldan cezalandırılmak
9. Birine alacağını vermemek, ödememek
1. Bu adam benim yüz bin liramı yedi.
1. Bu adam benim yüz bin liramı yedi.
10. Başkasının parasını harcamak
1. Dalkavuklar çok parasını yemişler.
1. Dalkavuklar çok parasını yemişler.
11. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek
1. Yapımına başlanan bu yapı günde 5 ton çimento yiyor.
1. Yapımına başlanan bu yapı günde 5 ton çimento yiyor.
12. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sürekli üzmek, tedirgin etmek
1. Bu dert beni yiyor.
1. Bu dert beni yiyor.
13. argo , argo , argo , argo , Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek
14. argo , argo , argo , argo , Kandırmak
1. Bizi yemek, sana mı kaldı.
1. Bizi yemek, sana mı kaldı.
yemekaltı, yemek borusu, yemek dolabı, yemek duası, yemekhane, yemek hizmeti, yemek listesi, yemek masası, yemek odası, yemek salonu, yemek tablası, yemek takımı, alaminüt yemek, ana yemek, başyemek, hazır yemek, seçmeli yemek, seçmesiz yemek, sulu yemek, ev yemeği, güveyi yemeği, iftar yemeği, kuşluk yemeği, orospu yemeği, öğle yemeği, ölü yemeği, sahur yemeği, tencere yemeği
1. isim , isim , isim , isim , Yemek yeme, karın doyurma işi
1. Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni.
1. Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni.
2. Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam, ekmek
1. Yemekten sonra lokantalı vagondan birer de kahve getirttiler.
1. Yemekten sonra lokantalı vagondan birer de kahve getirttiler.
3. Günün belli saatlerinde yenilen besin
4. Konuklara yiyecek verilerek yapılan ağırlama
1. Pek protokolcü olduğu için yemek sessiz geçiyordu.
1. Pek protokolcü olduğu için yemek sessiz geçiyordu.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Besinleri ağızdan mideye ulaştıran, kasla çevrili, içi mukoza ile kaplı kanal
2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Yemek vaktini bildirmek için çalınan boru
1. isim , isim , isim , isim , Yemek yedikten sonra Allah'a şükretmek için edilen dua
1. isim , isim , isim , isim , Bir kuruluş tarafından yemeğin hazırlanması ve dağıtılması işi
1. isim , isim , isim , isim , Yemek yenilecek yerlerde mevcut yemekleri gösteren liste, menü
1. isim , isim , isim , isim , Yemek odası
1. Apartman kapısından içeriye girince küçük bir yemek salonu göze çarpıyordu.
1. Apartman kapısından içeriye girince küçük bir yemek salonu göze çarpıyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Büyük konaklarda yemekleri taşımaya yarayan büyük tahta tepsi
1. isim , isim , isim , isim , Sofrada yeme ve içme için kullanılan tabak, bardak, tuzluk vb.nden oluşan takım, servis takımı
1. karın doyurmak
1. Yemek yerken içtiğim iki şişe su, bir ter seli hâlinde ensemden boynuma doğru akıyordu.
1. Yemek yerken içtiğim iki şişe su, bir ter seli hâlinde ensemden boynuma doğru akıyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Yemekten önce sofraya getirilen soğuk yiyecekler, ordövr
Telaffuz : yeme'kaltı
1. isim , isim , isim , isim , Çalışanları, üyeleri, öğrencileri, işçileri çok olan kuruluşlara yemek yapıp satan kimse
2. Yemek yemeyi çok seven kimse
1. isim , isim , isim , isim , Okul, fabrika vb. kuruluşlarda yemek yenilen büyük salon
Lisan : Türkçe yemek + Farsça ḫāne
Telaffuz : yemekha:ne
yemekli vagon
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yemek de yenilen
1. Yemekli nişan.
1. Yemekli nişan.
2. Yemek de verilen
1. Yemekli parti.
1. Yemekli parti.
1. isim , isim , isim , isim , Trenlerde yolculara yemek servisi yapılan vagon