Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yaşatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaşatmak işi


yaşatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yaşamasını sağlamak veya yaşamasına imkân vermek

Örnek:

1. Mükrimin Hoca, İslam tarihini sade öğretmez, yaşatırdı.

1. Mükrimin Hoca, İslam tarihini sade öğretmez, yaşatırdı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Daha iyi ve zengin bir hayat sürmesini sağlamak

Örnek:

1. Son derece lüks olanaklarla yaşatıyordu yeni ailesini.

1. Son derece lüks olanaklarla yaşatıyordu yeni ailesini.

3. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Keyiflendirmek, mutlu etmek

Örnek:

1. Onu sanki yeniden yaşatan sesinizle okur musunuz?

1. Onu sanki yeniden yaşatan sesinizle okur musunuz?

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sürdürmek, devam ettirmek

Örnek:

1. Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır.

1. Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır.


yaşatmamak
Anlamı:

1. herhangi bir yerde barınmasına imkân vermemek


yaşattırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaşattırmak işi


yaşattırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yaşatma işini yaptırmak


yaşayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaşayabilmek işi

Örnek:

1. Lokantalarda mikroplu çatal kaşıkları kullandığımız hâlde yaşayabilmemiz bir tıbbi harikadır.

1. Lokantalarda mikroplu çatal kaşıkları kullandığımız hâlde yaşayabilmemiz bir tıbbi harikadır.


yaşayabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yaşama ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Daha küçük yaştan itibaren biz yaşayabilmek için davranışlarımızı ayarlamaya çalışırız.

1. Daha küçük yaştan itibaren biz yaşayabilmek için davranışlarımızı ayarlamaya çalışırız.

2. Yaşamaya gücü yetmek


yaşayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaşama işi

Örnek:

1. Bir arada yaşayış, akrabalık kadar kuvvetli bir tesanüt yaratabilir.

1. Bir arada yaşayış, akrabalık kadar kuvvetli bir tesanüt yaratabilir.


yaşça
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yaş bakımından

Örnek:

1. Yedi kişinin yaşça en kıdemlisi ve en iyi yemek pişireniydi.

1. Yedi kişinin yaşça en kıdemlisi ve en iyi yemek pişireniydi.


Telaffuz : ya'şça

yasemin

İlgili Kelimeler:

Mısır yasemini, yaban yasemini, yıldız yasemini

Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Zeytingillerden, beyaz, kırmızı veya sarı renkli güzel kokulu çiçekleri olan, 1-2 metre boyunda, süs bitkisi olarak yetiştirilen tırmanıcı bir ağaççık, Mısır yasemini (Jasminum)

Örnek:

1. Yasemin yücede biter, kokusu âleme yeter

1. Yasemin yücede biter, kokusu âleme yeter

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu ağaççıktan yapılan

Örnek:

1. Sigarasını sık sık değiştirdiği yasemin ağızlıklara yerleştirirdi.

1. Sigarasını sık sık değiştirdiği yasemin ağızlıklara yerleştirirdi.


Lisan : Farsça yāsemen

Telaffuz : ya:semin

yaşı benzemesin
Anlamı:

1. erken ölmüş birine herhangi bir yönden benzetilen bir kimse için `aynı yaşta ölmesin` anlamında söylenen bir söz


yaşı ne başı ne?
Anlamı:

1. konuşulan iş için genç bir kimsenin yaşının ve deneyiminin elverişli olmadığını anlatan bir söz


yaşı yerde (veya toprakta) sayılası
Anlamı:

1. `ölsün` anlamında kullanılan bir ilenme sözü


Yasin
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kur'an surelerinden biri

Örnek:

1. Sonra arkasından lokma filan dökmek değil a, bir Yasin, bir Fatihacık bile okuyan bulunmaz.

1. Sonra arkasından lokma filan dökmek değil a, bir Yasin, bir Fatihacık bile okuyan bulunmaz.


Özel: Evet

Lisan : Arapça yāsin

Telaffuz : ya:sin

yaşın yaşın
Anlamı:

1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Gizli gizli, için için, gizli saklı olarak

Örnek:

1. Dost ben gidersem de yaşın yaşın ağlama / Bu muhabbet bize tez ayrılık getirir

1. Dost ben gidersem de yaşın yaşın ağlama / Bu muhabbet bize tez ayrılık getirir


yaşına başına bakmamak
Anlamı:

1. yaşına uygun davranmamak

2. karşısındakinin yaşını ve deneyimlerini göz önüne almamak


yaşında
Anlamı:

1. bir yaşını henüz bitirmiş

Örnek:

1. Çocuk daha yaşında değil.

1. Çocuk daha yaşında değil.


yaşından başından utanmamak (veya sıkılmamak)
Anlamı:

1. ilerlemiş yaşına karşın uygun olmayan davranışlarda bulunmak


yaşını başını almak
Anlamı:

1. yaşı ilerlemiş olmak

Örnek:

1. Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın

1. Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın

2. belli bir yaşa ulaşarak deneyim ve görgü sahibi olmak


yaşını bitirmek (veya doldurmak)
Anlamı:

1. öngörülen belli bir yaş sınırına ulaşmak

Örnek:

1. On sekiz yaşını doldurmayan talebelerin kahveye gitmeleri yasak edilmiş.

1. On sekiz yaşını doldurmayan talebelerin kahveye gitmeleri yasak edilmiş.


yaşını içine akıtmak
Anlamı:

1. duyduğu acıyı, üzüntüyü sezdirmemek


yasını tutmak
Anlamı:

1. kötü bir olay sonunda acı ve üzüntü duymak

Örnek:

1. Ben gittiğimde karısı hasta olduğu için kliniğe götürülmüş, hepsi onun yasını tutuyordu.

1. Ben gittiğimde karısı hasta olduğu için kliniğe götürülmüş, hepsi onun yasını tutuyordu.


Ön Takı : (birinin)

yaşıt
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aynı yaşta olan kimselerden her biri

Örnek:

1. Sevim, yaşıtlarından boylu, inanılmayacak kadar çevik bir kızdı.

1. Sevim, yaşıtlarından boylu, inanılmayacak kadar çevik bir kızdı.


yaşıtlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaşıt olma durumu


yaslama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaslamak işi