yaşatmak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yaşamasını sağlamak veya yaşamasına imkân vermek

Örnek:

1. Mükrimin Hoca, İslam tarihini sade öğretmez, yaşatırdı.

1. Mükrimin Hoca, İslam tarihini sade öğretmez, yaşatırdı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Daha iyi ve zengin bir hayat sürmesini sağlamak

Örnek:

1. Son derece lüks olanaklarla yaşatıyordu yeni ailesini.

1. Son derece lüks olanaklarla yaşatıyordu yeni ailesini.

3. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Keyiflendirmek, mutlu etmek

Örnek:

1. Onu sanki yeniden yaşatan sesinizle okur musunuz?

1. Onu sanki yeniden yaşatan sesinizle okur musunuz?

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sürdürmek, devam ettirmek

Örnek:

1. Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır.

1. Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır.