Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yaptırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaptırılmak işi


yaptırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yaptırma işine konu olmak


yaptırım

İlgili Kelimeler:

yaptırım gücü

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaptırma işi

2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Kanun, ahlak gibi kurumların buyruklarının yerine getirilmesini sağlama, müeyyide

3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Yasaya, kurala karşı yapılan aykırı davranışlara verilen ceza


yaptırım gücü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kanun, ahlak gibi kurumların buyruklarının yerine getirilmesini sağlayan güç


yaptırımcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yaptırım gücü bulunan


yaptırımcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaptırımcı olma durumu


yaptırımlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yaptırımı olan


yaptırımsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yaptırımı olmayan


yaptırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaptırmak işi


yaptırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yapmasını sağlamak, yapmasına imkân vermek

Örnek:

1. Uzatmayalım, yeni yaptırdığım smokini giydim.

1. Uzatmayalım, yeni yaptırdığım smokini giydim.

2. Satın almak

Örnek:

1. Her ay iki beşibirarada yaptırıyor, karısı Gülsüm'ün kalın boynuna takıyordu.

1. Her ay iki beşibirarada yaptırıyor, karısı Gülsüm'ün kalın boynuna takıyordu.


yaptırtabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaptırtabilmek işi


yaptırtabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yaptırtma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Yaptırtmaya gücü yetmek


yaptırtma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaptırtmak işi


yaptırtmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yapmasını sağlamak, yapmasına sebep olmak

Örnek:

1. Bunun fotoğrafını çekip bilmem kaç boya üstüne klişesini yaptırtıp basabilirsiniz.

1. Bunun fotoğrafını çekip bilmem kaç boya üstüne klişesini yaptırtıp basabilirsiniz.


yapyakın
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok yakın

Örnek:

1. Birimizin erişilmez uzaklarda gördüğünü öbürümüz yapyakın görüyor.

1. Birimizin erişilmez uzaklarda gördüğünü öbürümüz yapyakın görüyor.


Telaffuz : ya'pyakın

yapyalın
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok yalın

Örnek:

1. Yapyalın gerçekler içinde bile çoğu kendini masal âleminde sanıyor.

1. Yapyalın gerçekler içinde bile çoğu kendini masal âleminde sanıyor.


Telaffuz : ya'pyalın

yapyalnız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yapayalnız


Telaffuz : ya'pyalnız

yar

İlgili Kelimeler:

yalı yar

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Uçurum

Örnek:

1. Aşağıda daimî akislerle seslenen gürültülü, derin yarlar tehlike hissini kalbimizden ayırmıyordu.

1. Aşağıda daimî akislerle seslenen gürültülü, derin yarlar tehlike hissini kalbimizden ayırmıyordu.


yâr

İlgili Kelimeler:

zülfüyâr

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sevgili

Örnek:

1. Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim / Yâr yâr / Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar

1. Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim / Yâr yâr / Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Dost, tanıdık

3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Yardımcı

Örnek:

1. Allah'tan başka yârim yoktur.

1. Allah'tan başka yârim yoktur.


Lisan : Farsça yār

Telaffuz : yâ:ri

yâr beni ansın bir koz ile, o da çürük çıksın
Anlamı:

1. `bir dostun verdiği armağan küçük ve değersiz olsa bile verilen kişinin hatırlandığını göstermesi bakımından çok değerlidir` anlamında kullanılan bir söz


yâr olmak
Anlamı:

1. yardım etmek, yararlı olmak

Örnek:

1. Fakat talih kendisine hiç yâr olmuyordu.

1. Fakat talih kendisine hiç yâr olmuyordu.


yara

İlgili Kelimeler:

yara bandı, yara bere, yara otu, açık yara, ağır yara, kızılyara, ciğer yarası, dil yarası, gönül yarası, kalp yarası, yatak yarası, yürek yarası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik

Örnek:

1. Yaranı tımar ettiler mi?

1. Yaranı tımar ettiler mi?

2. Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık

Örnek:

1. Geminin omurgasındaki yara.

1. Geminin omurgasındaki yara.

3. Vücutta işlemekte olan çıban

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dert, üzüntü, acı

Örnek:

1. Bu yarayı deşmeyin.

1. Bu yarayı deşmeyin.


yara açmak
Anlamı:

1. vücutta veya bir şeyin yüzünde yara oluşmasına sebep olmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , büyük üzüntü vermek


yara almak
Anlamı:

1. yaralanmak

Örnek:

1. Beyzade sağ salim kurtulacak ama İbiş ağır bir yara alacaktı.

1. Beyzade sağ salim kurtulacak ama İbiş ağır bir yara alacaktı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , itibar kaybetmek


yara bandı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yara üzerine yapıştırılan, özel olarak hazırlanmış, ilaçlı, küçük şerit