Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yamanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yamalanmak

2. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Kötü bir şey veya kimse birinin üstünde kalmak, yük olmak, yükletilmek

Örnek:

1. Kız o oğlana yamandı. Bu kedi bize yamandı.

1. Kız o oğlana yamandı. Bu kedi bize yamandı.


yamatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yamatmak işi


yamatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yamama işini yaptırmak


yamayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yamayabilmek işi


yamayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yamama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Yamama becerisi bulunmak


yamçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir yüzü uzun tüylü, kalın yünden dokunarak yapılmış yağmurluk


yamçılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yamçısı olan

Örnek:

1. Bakar gibi, düşünür gibi dimdik duran yamçılı bir çoban hâli alırdı.

1. Bakar gibi, düşünür gibi dimdik duran yamçılı bir çoban hâli alırdı.


yamçısız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yamçısı olmayan


yampiri
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eğri büğrü, yan yan ve çarpık giden

Örnek:

1. Süvari taburunun en önünde bir topal, biri yampiri iki bastıbacak ihtiyar da darbuka çalarak yürüyorlar.

1. Süvari taburunun en önünde bir topal, biri yampiri iki bastıbacak ihtiyar da darbuka çalarak yürüyorlar.


yampirilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yampiri olma durumu


yamru yumru
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yumru

Örnek:

1. Ökçeleri çarpık, uçları kalkık, yamru yumru ayakkabıları toz içindeydi.

1. Ökçeleri çarpık, uçları kalkık, yamru yumru ayakkabıları toz içindeydi.


yamrulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yamrulmak işi


yamrulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yamru yumru bir duruma gelmek


yamuk

İlgili Kelimeler:

yamuk yumuk, dik yamuk, ikizkenar yamuk

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir yana doğru eğik olan

2. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Yalnız iki kenarı paralel olan dörtgen

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sözünden dönen, yanlışlık yapan (kimse)

Örnek:

1. O yamuk herifler bir daha giremezler mahallemize.

1. O yamuk herifler bir daha giremezler mahallemize.

4. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Birine karşı yanlış davranma


yamuk yapmak
Anlamı:

1. birine karşı yanlış davranmak


yamuk yumuk
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yamru yumru

Örnek:

1. Hızını artıran yel, yamuk yumuk sokaktaki gübreli tozları kaldırıyordu.

1. Hızını artıran yel, yamuk yumuk sokaktaki gübreli tozları kaldırıyordu.


yamukluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yamuk olma durumu


yamulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yamulmak işi


yamulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yamuk duruma gelmek, eğilmek


yamyam
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Daha çok din, tapınma, büyü vb. amaçlarla insan eti yiyen (kimse)

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yabani, vahşi

Örnek:

1. Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela.

1. Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Açgözlü (kimse)


Lisan : (Orta Afrika'daki zenci bir topluluğun adından)

yamyamlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yamyam olma durumu

2. Yamyama yakışır davranış


yamyaş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok yaş, sırılsıklam


Telaffuz : ya'myaş

yamyassı
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok yassı, dümdüz bir biçimde

Örnek:

1. Hani kendini bıraksa sille tokat, herifi yamyassı yere serecek.

1. Hani kendini bıraksa sille tokat, herifi yamyassı yere serecek.


Telaffuz : ya'myassı

yan

İlgili Kelimeler:

yan atışı, yan bakış, yan cümle, yan çizgisi, yan dal, yan etki, yan flüt, yan hakem, yan kabağı, yan kâğıdı, yankesici, yan ödeme, yan sanayi, yan tesir, yantutmaz, yan tümce, yan ürün, yan yan, yan yana, yan yargıcı, yan yol, yan yüzergiller, yanı başı, yanıkara, bir yana, bir yanda, bir yandan, öte yandan, alt yanı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü, profil

Örnek:

1. Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı.

1. Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı.

2. Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet

Örnek:

1. Yaşlı garson yanımıza geldi.

1. Yaşlı garson yanımıza geldi.

3. Yer

4. Üst

5. Birlikte, beraberinde olma

Örnek:

1. Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler.

1. Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler.

6. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üstte, altta, arkada veya önde olmayan

7. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İkinci derece olan

Örnek:

1. Çoğu kez yan uğraş olarak oyuncular filmcilikle uğraşıyordu.

1. Çoğu kez yan uğraş olarak oyuncular filmcilikle uğraşıyordu.

8. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tali

Örnek:

1. Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler.

1. Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler.

9. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir tarafa yönelerek

10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri

11. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri

12. matematik , matematik , matematik , matematik , Bir denklemde `=` işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri

13. spor , spor , spor , spor , Futbol veya hentbolda, topun, alanın yan çizgileri dışına çıkması, taç (II)


yan atışı
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Taç atışı