92406 kayıt bulundu.
1. `eldeki imkânlar sorunu çözmek için yeterli değil` anlamında kullanılan bir söz
1. delik, yırtık veya eski bir yere yama koymak, yama koyarak onarmak
1. Hacı'nın kız kardeşi bir çoraba yama vuruyordu.
1. Hacı'nın kız kardeşi bir çoraba yama vuruyordu.
yamaç paraşütü
1. isim , isim , isim , isim , Dağın veya tepenin herhangi bir yanı
1. Ay ışığında düz yolda yürümek iyi ama dik yamaçlardan nasıl inecektik aşağıya?
1. Ay ışığında düz yolda yürümek iyi ama dik yamaçlardan nasıl inecektik aşağıya?
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Ön, yan, yakın
1. Kız, hele beri gel yamacıma.
1. Kız, hele beri gel yamacıma.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Rüzgârın yardımıyla yüksek tepe veya yar başlarından boşluğa uçurulmak üzere yapılan paraşüt, parapent
2. Bu paraşüt ile yapılan spor türü, parapent
ağa yamağı
1. isim , isim , isim , isim , Bir işte yardımcı olarak çalışan erkek
1. Eli yüzü düzgün, işgüzar bir yamağı mektupçu efendinin yanına kapılandıracaklar...
1. Eli yüzü düzgün, işgüzar bir yamağı mektupçu efendinin yanına kapılandıracaklar...
2. tarih , tarih , tarih , tarih , Yeniçeri Ocağında topçu ve humbaracı gibi askerî kuruluşlarda aday olarak bulunan kimse
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birinin etkisinde kalarak onun sözünden çıkmayan kimse
1. isim , isim , isim , isim , Yardımcılık
1. Ancak günün birinde, yeryüzü bu, bilinmez, belki taksinin birinde şoför yamaklığı yaparım.
1. Ancak günün birinde, yeryüzü bu, bilinmez, belki taksinin birinde şoför yamaklığı yaparım.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yama ile onarılmak, yama vurulmak
yamalı bohça
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yama vurulmuş, yama ile onarılmış olan
1. Pantolonu yamalı, ceketinin dirsekleri yıpranmış fakat mintanı temizdi.
1. Pantolonu yamalı, ceketinin dirsekleri yıpranmış fakat mintanı temizdi.
2. Yüzünde lekeler bulunan (kimse)
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Tutarsız, birbirine uymayan şey
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Biçimini, rengini doğaya uydurarak saklanmak
1. isim , isim , isim , isim , Yamamak işi
1. Bir banka memurundan boşattığı kızını bana yamamayı kafasına koymuştur.
1. Bir banka memurundan boşattığı kızını bana yamamayı kafasına koymuştur.
1. -i , -i , -i , -i , Yama koyarak onarmak, yamalamak
1. Gemici yelkenlerini dizlerinin üzerine almış, yamıyorlar.
1. Gemici yelkenlerini dizlerinin üzerine almış, yamıyorlar.
2. -i , -i , mecaz , mecaz , -i , -i , mecaz , mecaz , İstenmeyen şeyi birine mal etmek
1. Bu bozuk saati size kim yamadı?
1. Bu bozuk saati size kim yamadı?
3. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , İstenmeyen kimseyi birine zorla vermek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Güç, etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan (kimse)
1. Sen yaman bir inkılapçı olacaksın Yıldız.
1. Sen yaman bir inkılapçı olacaksın Yıldız.
2. Kötü, korkulan (kimse)
3. Alışılmadık, olağanın dışında
1. Köhne çatısı yaman bir gürültü ile birdenbire sarsıldı.
1. Köhne çatısı yaman bir gürültü ile birdenbire sarsıldı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yamanma ihtimali veya imkânı bulunmak