Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
viyak viyak
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Viyaklayarak

Örnek:

1. Çocuk viyak viyak ağladı.

1. Çocuk viyak viyak ağladı.


viyaklama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Viyaklamak işi

Örnek:

1. Yeni kadınların çoğu ana olmayı zarafete mugayir bir şey sayıyorlar ve çocuk viyaklamasından nefret ediyorlar.

1. Yeni kadınların çoğu ana olmayı zarafete mugayir bir şey sayıyorlar ve çocuk viyaklamasından nefret ediyorlar.


viyaklamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , `Viyak` diye ses çıkararak bağırmak, ağlamak


viyol
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Satış sırasında yumurtayı korumayı amaçlayan, atık malzemeden yapılmış özel kap


Lisan : Fransızca vieille

viyola
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Kemana benzer, kemandan büyük bir çalgı, alto


Lisan : İtalyanca viola

Telaffuz : viyo'la

viyolacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Viyola çalan kimse, viyolonist


viyolacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Viyola çalma işi


viyolo
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , 343 viyola


Lisan : Fransızca violo

viyolonist
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Viyolacı


Lisan : Fransızca violoniste

Telaffuz : l ince okunur

viyolonsel
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Viyoladan büyük, kontrbastan küçük, dört sürtme telli bir orkestra çalgısı, çello


Lisan : Fransızca violoncelle

Telaffuz : l ince okunur

viyolonselci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Viyolonsel yapan veya satan kimse

2. Viyolonsel çalan sanatçı, viyolonselist


viyolonselist
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Viyolonselci


Lisan : Fransızca violoncelliste

Telaffuz : l ince okunur

vız
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Böcek uçarken veya atılan bir şey hızla geçerken çıkan ses


vız gelip tırıs gitmek
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , önemsememek, aldırış etmemek

Örnek:

1. Bu ölümle Ahmet ... kendisine kadından gayrı bir şeye sahip olmanın vız gelip tırıs gittiğinin farkına varmıştı.

1. Bu ölümle Ahmet ... kendisine kadından gayrı bir şeye sahip olmanın vız gelip tırıs gittiğinin farkına varmıştı.


Ön Takı : (birine bir şey)

vız gelmek
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , pek önemsiz görünmek

Örnek:

1. Fakat bu da Nahit'e vız geldi çünkü kız koltuğa oturmuştu.

1. Fakat bu da Nahit'e vız geldi çünkü kız koltuğa oturmuştu.


Ön Takı : (birine bir şey)

vız vız
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vızıldama sesi


vize

İlgili Kelimeler:

vize sınavı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bazı resmî kâğıtlara `görülmüştür` anlamında konulan işaret ve bu işareti koyma işi

2. eğitim bilimi , eğitim bilimi , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Ara sınav

3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Bir ülkeye girmek veya bir ülkeden çıkmak için yetkili makamlardan alınması gerekli izin

Örnek:

1. İçeriye girmen için vize mi bekliyorsun? İngiliz validenden izin mi gelecek?

1. İçeriye girmen için vize mi bekliyorsun? İngiliz validenden izin mi gelecek?


Lisan : Fransızca visa

Telaffuz : vi'ze

Vize
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kırklareli iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : vi'ze

vize almak
Anlamı:

1. elçilikten veya konsolosluktan bir ülkeye giriş izni almak


vize sınavı
Anlamı:

1. isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Ara sınav


vızıldama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vızıldamak işi


vızıldamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , `Vız` diye ses çıkarmak

Örnek:

1. Apansızın havada bir şey vızıldadı.

1. Apansızın havada bir şey vızıldadı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hafif sesle ve bezdirici biçimde yakınmak, sızlanmak

Örnek:

1. Beni gönderecektin değil mi büyük hanım? diye vızıldadığı zaman ümidini kıracak bir şey söylemiyordu.

1. Beni gönderecektin değil mi büyük hanım? diye vızıldadığı zaman ümidini kıracak bir şey söylemiyordu.


vızıldanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vızıldanmak işi


vızıldanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yakınmak, sızlanmak


vızıltı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vızıldama sesi

Örnek:

1. Uçan bir sivrisineğin vızıltısı duyuldu.

1. Uçan bir sivrisineğin vızıltısı duyuldu.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hafif sesle ve bezdirici biçimde yakınma, sızlanma

Örnek:

1. Gerçi sabahları gene evde iş görüyor, annesinin vızıltısını dinlemeye mecbur oluyordu.

1. Gerçi sabahları gene evde iş görüyor, annesinin vızıltısını dinlemeye mecbur oluyordu.