1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , `Vız` diye ses çıkarmak
1. Apansızın havada bir şey vızıldadı.
1. Apansızın havada bir şey vızıldadı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hafif sesle ve bezdirici biçimde yakınmak, sızlanmak
1. Beni gönderecektin değil mi büyük hanım? diye vızıldadığı zaman ümidini kıracak bir şey söylemiyordu.
1. Beni gönderecektin değil mi büyük hanım? diye vızıldadığı zaman ümidini kıracak bir şey söylemiyordu.