92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , İleride, gelecekte olabilecekleri düşünme ve sezme gücü
1. uzakta bulunmak
1. Ancak seven yürek bu, yavukludan uzak kalmaya dayanır mı?
1. Ancak seven yürek bu, yavukludan uzak kalmaya dayanır mı?
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Uzak göçüşme
1. uzakta kalmasını sağlamak
1. Hayatımızın o dönemlerdeki durallığı, biteviyeliği, romanı toplumumuzdan uzak tutmuştur.
1. Hayatımızın o dönemlerdeki durallığı, biteviyeliği, romanı toplumumuzdan uzak tutmuştur.
1. isim , isim , isim , isim , Her türlü büyüklükteki gemiyi Kızıldeniz ve Cebelitarık dışında kullanma, çalıştırma yetkisine sahip kaptan
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz uzak olan
1. Uzakça vilayetlerden birinde yaşamış, orta hâlli bir ailenin çocuğuydu.
1. Uzakça vilayetlerden birinde yaşamış, orta hâlli bir ailenin çocuğuydu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Nazlanmak
1. Hatta bundan bir böbürlenmek vesilesini çıkardığını anlatan bir gülümsemeyle sanki tekrar etsinler diye uzaklanırdı.
1. Hatta bundan bir böbürlenmek vesilesini çıkardığını anlatan bir gülümsemeyle sanki tekrar etsinler diye uzaklanırdı.
1. -den , -den , -den , -den , Uzaklaşma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Sonra da uzaklaşabildikleri kadar uzaklaşarak çuvalı şehir dışında ıssız bir araziye bırakmışlardı.
1. Sonra da uzaklaşabildikleri kadar uzaklaşarak çuvalı şehir dışında ıssız bir araziye bırakmışlardı.
2. Uzaklaşma gücü bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Uzaklaşmak durumu
1. Öğrendiklerimin bir teki bile beni yayınevimden uzaklaşmaya heveslendirmedi.
1. Öğrendiklerimin bir teki bile beni yayınevimden uzaklaşmaya heveslendirmedi.
1. -den , -den , -den , -den , Bir şeyden, bir yerden veya kimseden ayrılıp uzağa gitmek
1. Böyle uzaklaşınca ağır ağır o bizden / Biz ayrı düşmemeye ant içmiştik denizden
1. Böyle uzaklaşınca ağır ağır o bizden / Biz ayrı düşmemeye ant içmiştik denizden
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yabancılaşmak, ilgisi azalmak
1. Bu genç kız yaşasaydı sevdiği adamın günden güne kendisinden uzaklaştığını görecekti.
1. Bu genç kız yaşasaydı sevdiği adamın günden güne kendisinden uzaklaştığını görecekti.
1. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Uzaklaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Uzaklaştırma gücü bulunmak
1. -den , -den , -den , -den , Uzaklaşması sağlanmak
2. Görevden alınmasını sağlamak
1. isim , isim , isim , isim , Uzaklaştırmak işi
1. Okuldan uzaklaştırma cezasının da bir anlamı kalmamıştı artık benim için.
1. Okuldan uzaklaştırma cezasının da bir anlamı kalmamıştı artık benim için.
1. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Uzağa götürmek
1. Allah rızası için şu adamları uzaklaştırın başımdan.
1. Allah rızası için şu adamları uzaklaştırın başımdan.
2. Çıkarmak, ayırmak
1. İçtimai hayat bizi hem dış tabiattan hem de kendi varlığımızdan uzaklaştırır.
1. İçtimai hayat bizi hem dış tabiattan hem de kendi varlığımızdan uzaklaştırır.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yabancılaştırmak, ilgisiz bırakmak
1. Sen onu bozmak, işten uzaklaştırmak, züppeleştirmek için bilmezlikle elinden geleni yaptın.
1. Sen onu bozmak, işten uzaklaştırmak, züppeleştirmek için bilmezlikle elinden geleni yaptın.
açısal uzaklık, başucu uzaklığı
1. isim , isim , isim , isim , Uzak olma durumu, ıraklık
1. Duvarın yüzünde birbirine otuz arşın kadar uzaklıkta sımsıkı kapalı iki büyük kapı vardı.
1. Duvarın yüzünde birbirine otuz arşın kadar uzaklıkta sımsıkı kapalı iki büyük kapı vardı.
2. matematik , matematik , matematik , matematik , İki nokta arasındaki uzay ölçümü, mesafe