92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Uzatma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Bu cevapların sayısını daha bir hayli uzatabilirsiniz.
1. Bu cevapların sayısını daha bir hayli uzatabilirsiniz.
2. Uzatma becerisi bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uzatma işi yapılmak
1. Dıştan uzatılmış bir merdivenle binanın üst kısmını ihata eden bir balkona çıkılıyor.
1. Dıştan uzatılmış bir merdivenle binanın üst kısmını ihata eden bir balkona çıkılıyor.
1. isim , isim , isim , isim , Uzatma işi
1. Kelepçeli ellerini jandarmaya uzatışını hiçbir zaman unutmayacağım.
1. Kelepçeli ellerini jandarmaya uzatışını hiçbir zaman unutmayacağım.
1. -i , -i , -i , -i , Ansızın veya çabucak uzatmak
1. Gişenin öbür başından elini deliğe uzatıveriyor.
1. Gişenin öbür başından elini deliğe uzatıveriyor.
Telaffuz : uzatı'vermek
uzatma işareti, uzatma penaltısı
1. isim , isim , isim , isim , Uzatmak işi, temdit
1. Selim Sırrı, yirmi senedir cüce uzatmaya, kambur yassılamaya çalışıyor.
1. Selim Sırrı, yirmi senedir cüce uzatmaya, kambur yassılamaya çalışıyor.
2. Sıhhi tesisatçılıkta kısa boruları uzatmak için kullanılan, kısa boru parçası
3. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Bir ucu kıyıya bağlı durumda denize uzatılıp bırakılarak kullanılan balık ağı
4. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Ünlülerin uzun söylenişi
5. spor , spor , spor , spor , Oyun içerisindeki duraklama dakikaları
6. spor , spor , spor , spor , Eşit sayılarla biten bir elemeli oyunu, kazananın belli olması amacıyla, kurallarına uygun olarak belli bir süre daha sürdürmek
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Düzeltme işareti
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Maç bitmek üzereyken taraflardan birince kazanılan ve atılması zorunlu olan ceza atışı, temdit penaltısı
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak
1. Saç uzatmak. Tırnak uzatmak.
1. Saç uzatmak. Tırnak uzatmak.
2. -i , -i , -i , -i , Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek
1. Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar.
1. Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar.
3. -e , -e , -e , -e , Bir şeyi vermek için birine yöneltmek
1. Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana.
1. Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana.
4. Germek
1. İp uzatmak.
1. İp uzatmak.
5. Konuşmayı, tartışmayı sürdürmek
1. Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar.
1. Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar.
6. -e , -e , -e , -e , Vermek, göndermek
1. Can, topu Zeki'ye uzattı..
1. Can, topu Zeki'ye uzattı..
7. -i , -i , -i , -i , Süreyi artırmak, temdit etmek
1. Yıllardır beklediği bu zevkli anları mümkün olduğu kadar uzatmak istediği her hâlinden belliydi.
1. Yıllardır beklediği bu zevkli anları mümkün olduğu kadar uzatmak istediği her hâlinden belliydi.
1. bir görevde son zamanlarını yaşamak
2. spor , spor , spor , spor , oyunda uzatma dakikalarını oynamak
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ölmek üzere olmak
uzatmalı çavuş, uzatmalı nişanlı, uzatmalı sevgili
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Süresi uzatılan
1. Uzatmalı maç.
1. Uzatmalı maç.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Uzman çavuş
1. isim , isim , isim , isim , Nişanlılık süresi gereğinden çok uzamış olan kadın veya erkek
1. isim , isim , isim , isim , Evlenmeye karar veremeyip çok uzun süre sevgili olarak kalan kadın veya erkek
1. kısacası
1. Uzatmayalım, bir tazminat lafıdır tutturdu.
1. Uzatmayalım, bir tazminat lafıdır tutturdu.
1. -i , -i , -i , -i , Çabucak veya ansızın uzatmak
1. Öbür seferler arkasında Servet Bey vardı; bir kulpunu bulur, uzattırıverirdi mühletleri.
1. Öbür seferler arkasında Servet Bey vardı; bir kulpunu bulur, uzattırıverirdi mühletleri.
Telaffuz : uzattırı'vermek
uzay adamı, uzay aracı, uzay bilimi, uzay eğrisi, uzay gemisi, uzay geometri, uzay hukuku, uzay istasyonu, uzay kapsülü, uzay pilotu, uzay savaşı, uzay sondası, uzay taşı, uzay uçuşu, uzay üssü
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk, feza, mekân
2. Bütün gök cisimlerinin içinde bulunduğu sınırsız boşluk
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Uzay gemisini uzayda yöneten kimse, astronot, kozmonot