92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , halk ağzında , halk ağzında , Birbiriyle uyuşmak, uzlaşmak, anlaşmak
uyluk kemiği
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü
1. Kalçalarının ve uyluklarının her basamakta aldığı şekil, kalbinde dayanılmaz heyecanlar alevlendiriyordu.
1. Kalçalarının ve uyluklarının her basamakta aldığı şekil, kalbinde dayanılmaz heyecanlar alevlendiriyordu.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Uyluğun iskeletini oluşturan kemik
1. isim , isim , isim , isim , Uymak işi, intibak, riayet, tebaiyet, tevafuk
1. Bu karşılaştıklarına uyma yeteneği, en çok kocasıyla ilişkilerinde görünüyordu.
1. Bu karşılaştıklarına uyma yeteneği, en çok kocasıyla ilişkilerinde görünüyordu.
1. sıfat , sıfat , toplum bilimi , toplum bilimi , sıfat , sıfat , toplum bilimi , toplum bilimi , Uymacılık yanlısı olan, konformist
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Yürürlükteki kurum, ölçüt veya şartlara, kesin olmayan katı kalıplara, eleştirici bir değerlendirme yapmaksızın uyma, konformizm
uyaroğlu
1. -e , -e , -e , -e , Ölçüleri birbirini tutmak
1. Ayakkabı ayağına iyi uydu.
1. Ayakkabı ayağına iyi uydu.
2. Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek
1. Kravat ceketine uymuş.
1. Kravat ceketine uymuş.
3. Zevke, anlayışa uygun düşmek
1. Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor.
1. Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor.
4. Bir inanca, bir anlayışa, bir duruma veya egemen bir güce uygun davranışta bulunmak, riayet etmek
1. Şu acayip sevdaları bırak, muhite uy, zamana uy, hayatını mükemmel kazanırsın.
1. Şu acayip sevdaları bırak, muhite uy, zamana uy, hayatını mükemmel kazanırsın.
5. Bağlı kalmak, tabi olmak
1. Birtakım kayıt ve şartlara uymalıydı.
1. Birtakım kayıt ve şartlara uymalıydı.
6. Uygun düşmek, münasip olmak
1. Her cihette birbirine uyacak kadın erkek bulmak dünyada kabil değildir.
1. Her cihette birbirine uyacak kadın erkek bulmak dünyada kabil değildir.
1. bir devletin yönetimini kabul etmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir kimsenin etkisi altında kalmak, ona bağlanmak
1. Kimsenin uyruğuna girmeyen, küçük, iddiasız ama özgür bir yaşamla yetindi.
1. Kimsenin uyruğuna girmeyen, küçük, iddiasız ama özgür bir yaşamla yetindi.
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olma durumu, tebaa
2. Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan kimse, tebaa
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir devletin yönetimi altında olan
1. Türkiye Cumhuriyeti uyruklu kimseler.
1. Türkiye Cumhuriyeti uyruklu kimseler.
1. isim , isim , isim , isim , Uyruk olma durumu, tabiiyet
1. Bu adamın uyrukluğu anlaşılamadı.
1. Bu adamın uyrukluğu anlaşılamadı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı
1. Kadın uysal olduğu zaman kuvvetlidir.
1. Kadın uysal olduğu zaman kuvvetlidir.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı bir biçimde
1. Ona vefasızlıkta biraz düşünceli davranmayı yararlı buluyor, yalnızca bulduklarında yeni başkana pek uysal davranıyorlardı.
1. Ona vefasızlıkta biraz düşünceli davranmayı yararlı buluyor, yalnızca bulduklarında yeni başkana pek uysal davranıyorlardı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uysal duruma gelmek, uysal olmak