92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Umut kapısı
1. Hiçbir çıkar yol görmez, hiçbir ümit kapısı bulmaz, her zaman şikâyetlerinden bahseder.
1. Hiçbir çıkar yol görmez, hiçbir ümit kapısı bulmaz, her zaman şikâyetlerinden bahseder.
1. umut kesmek
1. Doktorların, hayatından ümit kestikleri bir sırada yavaş yavaş açılmış, hayata geri dönmüştü.
1. Doktorların, hayatından ümit kestikleri bir sırada yavaş yavaş açılmış, hayata geri dönmüştü.
1. umut serpmek
1. Emine ile aralarını bulmaya çalışacağını söyledi, delikanlının gönlüne biraz ümit serptikten sonra çekildi gitti.
1. Emine ile aralarını bulmaya çalışacağını söyledi, delikanlının gönlüne biraz ümit serptikten sonra çekildi gitti.
1. umut vermek
1. İnsan zekâsının birliği, düşüncelerin tesanüdünden doğan büyük ve ümit verici bir netice.
1. İnsan zekâsının birliği, düşüncelerin tesanüdünden doğan büyük ve ümit verici bir netice.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Umutlanmak
1. Ayaklar kımıldandı, kalkacak, yüzünü göreceğim diye ümitlendim.
1. Ayaklar kımıldandı, kalkacak, yüzünü göreceğim diye ümitlendim.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Umutlu
1. Silahsızdık, vasıtasızdık, tarafsızdık fakat sırf ümitli idik.
1. Silahsızdık, vasıtasızdık, tarafsızdık fakat sırf ümitli idik.
2. Verim beklenen
1. O sene bu civarların en ümitli tarlaları nihayet bire dört verdi.
1. O sene bu civarların en ümitli tarlaları nihayet bire dört verdi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Umutsuz
1. Yaralanmıştı, ümitsizdi. Olayı bütün yönleriyle anlattı.
1. Yaralanmıştı, ümitsizdi. Olayı bütün yönleriyle anlattı.
1. isim , isim , isim , isim , Umutsuzluk
1. Köyün etrafı çıplak, ümitsizlik verici tepelerle ve bozkırla çevrilidir.
1. Köyün etrafı çıplak, ümitsizlik verici tepelerle ve bozkırla çevrilidir.
1. isim , isim , isim , isim , Ummak işi
1. Kız kardeşinden imdat ummanın faydasızlığını görünce şu cevabı verdi.
1. Kız kardeşinden imdat ummanın faydasızlığını görünce şu cevabı verdi.
1. `küçük veya önemsiz şeyler de çoğu kez büyük etkiler yapabilir` anlamında kullanılan bir söz
2. `elinden bir şey gelmez sanılan kişi kendisinden beklenilmeyen önemli işler yapabilir` anlamında kullanılan bir söz
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyin olmasını istemek, beklemek
1. Umarım ki siz de mayıs hakkındaki bu sevgimi benimle paylaşırsınız.
1. Umarım ki siz de mayıs hakkındaki bu sevgimi benimle paylaşırsınız.
2. Sanmak, tahmin etmek
1. Her açılan kapının arkasından umduğumuz çıkmaz.
1. Her açılan kapının arkasından umduğumuz çıkmaz.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , coğrafya , coğrafya , isim , isim , eskimiş , eskimiş , coğrafya , coğrafya , Okyanus
1. O, bütün hayatı dalgalı bir ummanda ve kaptan köprüsünde geçen kocasından, sahilde sessiz bir balıkçı kulübesine mahsus bir yaşayış istemez.
1. O, bütün hayatı dalgalı bir ummanda ve kaptan köprüsünde geçen kocasından, sahilde sessiz bir balıkçı kulübesine mahsus bir yaşayış istemez.
Lisan : Arapça ʿummān
Telaffuz : umma:nı
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Hz. Muhammed'e inanarak, onun yaptıklarını ve söylediklerini uygulayarak çevresinde toplanan Müslümanların tümü
Lisan : Arapça ummet