92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Uğratmak işi
1. Onu, ondan kendine kattıklarıyla köklü bir değişime uğratmayı amaçlıyor.
1. Onu, ondan kendine kattıklarıyla köklü bir değişime uğratmayı amaçlıyor.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Uğrama işini yaptırmak, uğramasına sebep olmak
1. Öteki tabancayla o da mağdurun belinden aşağısını felce uğrattı.
1. Öteki tabancayla o da mağdurun belinden aşağısını felce uğrattı.
2. -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , Savmak, çıkmak, dışarı atmak, kovmak
1. -e , -e , -e , -e , Uğrama ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Siz benden vefalı çıktınız. Ben bir kerecik uğrayabildim size.
1. Siz benden vefalı çıktınız. Ben bir kerecik uğrayabildim size.
gönül uğrusu, Samanuğrusu
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Hırsız
1. Şehrin en korkunç uğruları, katilleri buradan dışarı çıkamaz.
1. Şehrin en korkunç uğruları, katilleri buradan dışarı çıkamaz.
1. -i , -i , eskimiş , eskimiş , -i , -i , eskimiş , eskimiş , Hırsızlıkla ele geçirmek, çalmak, sirkat etmek
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Çoğunlukla ayın neden olduğu, yerin dönme ekseninin yaptığı koni hareketindeki dönemsel salınım, nütasyon
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gizli olarak
1. Seher yeli her yellerin başısın / Uğrun uğrun yâre selam taşırsın
1. Seher yeli her yellerin başısın / Uğrun uğrun yâre selam taşırsın
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Amacında, yolunda
1. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır
1. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Önünde
1. Kışlanın uğrunda bir ufak mezar / Anama söylemen bağrını ezer
1. Kışlanın uğrunda bir ufak mezar / Anama söylemen bağrını ezer
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Uğuldayarak
1. Şato, prenses ve uğul uğul deniz yok görünürde.
1. Şato, prenses ve uğul uğul deniz yok görünürde.
1. isim , isim , isim , isim , Uğuldamak işi
1. Onlardan öğrenir uğuldamayı / Gökleri gürleten sert fırtınalar
1. Onlardan öğrenir uğuldamayı / Gökleri gürleten sert fırtınalar
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sürekli gürültülü, boğuk ve anlaşılmaz ses çıkmak
1. Varlığımı kaplayan, haşmetle uğuldayan / O büyük yeisim için kâinatı dar gördüm
1. Varlığımı kaplayan, haşmetle uğuldayan / O büyük yeisim için kâinatı dar gördüm
2. Kişinin zaman zaman duyduğu rahatsız edici, boğuk ses
1. isim , isim , isim , isim , Gürültülü, boğuk ve anlaşılmaz ses, uğuldama sesi
1. Arabalar kapı önündeki kaldırıma yanaşık park etmişler.
1. Arabalar kapı önündeki kaldırıma yanaşık park etmişler.
2. Zaman zaman duyulan rahatsız edici, boğuk ses
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Büyük bir üzüntü veya acıdan kıvranmak
2. Ağlaya ağlaya bayılmak
3. Soluğu tıkanmak
4. İsteksiz davranmak, savsaklamak
1. Gönülsüz yazıyorum. İstemediğim için, çevresinde dolanıp uğunuyorum.
1. Gönülsüz yazıyorum. İstemediğim için, çevresinde dolanıp uğunuyorum.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ön veya yan
1. Evlerinin uğru bakla / Al beni koynunda sakla
1. Evlerinin uğru bakla / Al beni koynunda sakla