Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
tez canlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tez canlı olma durumu


tez vakit
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Tez vakitte


tez vakitte
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , En kısa sürede, tez vakit

Örnek:

1. Sana derim, güzel eltim, sen bu kızına tez vakitte nikâh koy!

1. Sana derim, güzel eltim, sen bu kızına tez vakitte nikâh koy!


tezada düşmek
Anlamı:

1. bir sözü öbürünü tutmamak


tezahür
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma

Örnek:

1. Muvaffak olamamış sanatkârın iki türlü tezahürü vardır.

1. Muvaffak olamamış sanatkârın iki türlü tezahürü vardır.

2. Belirti

Örnek:

1. Bu hasretin garip tezahürleri de vardı.

1. Bu hasretin garip tezahürleri de vardı.


Lisan : Arapça teẓāhur

Telaffuz : teza:hür

tezahür etmek
Anlamı:

1. belirmek

Örnek:

1. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

1. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.


tezahürat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bağırıp çağırarak, alkışlayıp tempo tutarak yapılan gösteri

Örnek:

1. Bazı davetliler giderken gençler tempo tutup tezahürat yapıyorlardı.

1. Bazı davetliler giderken gençler tempo tutup tezahürat yapıyorlardı.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Hastalıklarda belirtiler


Lisan : Arapça teẓāhurāt

Telaffuz : teza:hüra:tı

tezat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karşıtlık, karşıt olma, zıtlık, çelişki, kontrast, antagonizma

Örnek:

1. Bir milletin güzidesiyle halkı arasında bu derece tezat doğru mudur?

1. Bir milletin güzidesiyle halkı arasında bu derece tezat doğru mudur?

2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Anlatımda birbirine karşıt iki sözü yan yana kullanma


Lisan : Arapça teżādd

Telaffuz : teza:dı

tezatlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birbirinin karşıtı olan, karşıtlı, çelişkili, kontrastlı

Örnek:

1. Tarihin vücuda getirmiş olduğu tezatlı manzarada, bugünü daha iyi anlıyoruz.

1. Tarihin vücuda getirmiş olduğu tezatlı manzarada, bugünü daha iyi anlıyoruz.


tezayüt
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çoğalma, artma


Lisan : Arapça tezāyud

Telaffuz : teza:yüt

tezayüt etmek
Anlamı:

1. çoğalmak, artmak

Örnek:

1. Kalamış'tan istimbota binildiği vakit neşeler tezayüt etmişti.

1. Kalamış'tan istimbota binildiği vakit neşeler tezayüt etmişti.


tezce
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çabucak

Örnek:

1. Baş pınarın karlı suyun içelim / Gurbet kalesini tezce geçelim

1. Baş pınarın karlı suyun içelim / Gurbet kalesini tezce geçelim


Telaffuz : te'zce

tezek
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakıt olarak kullanılan kurutulmuş sığır dışkısı

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Sıkışmış, kuru toprak parçası, kesek


tezekkür
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir sorunu konuşma

2. Hatırlama, hatıra getirme


Lisan : Arapça teẕekkur

tezelden
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çabucak

Örnek:

1. Bilhassa toprak ve silah meselelerinin bir düzene konmasını, hem de tezelden istediler.

1. Bilhassa toprak ve silah meselelerinin bir düzene konmasını, hem de tezelden istediler.


Telaffuz : te'zelden

tezellül
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Aşağılanma

Örnek:

1. Tezellüle alışamayanların, kendi kalabalığımız içinde kımıldaması, nefes alması, daha uzun müddetler mümkün olmayacaktır.

1. Tezellüle alışamayanların, kendi kalabalığımız içinde kımıldaması, nefes alması, daha uzun müddetler mümkün olmayacaktır.


Lisan : Arapça teẕellul

tezelzül
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sarsılma, sallanma


Lisan : Arapça tezelzul

tezene
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Mızrap


Lisan : Farsça tāziyāne

tezevvüç
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Evlenme


Lisan : Arapça tezevvuc

tezevvüç etmek
Anlamı:

1. evlenmek


tezgâh

İlgili Kelimeler:

tezgâh mengenesi, dokuma tezgâhı, vargel tezgâhı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa

Örnek:

1. Bir tezgâhtan öbürüne koşuyor, bir kumaş topunu bırakıp başkasına saldırıyordu.

1. Bir tezgâhtan öbürüne koşuyor, bir kumaş topunu bırakıp başkasına saldırıyordu.

2. Kahve, meyhane vb.nde müşterilerin üzerinde yiyip içtikleri uzun masa veya büfe

Örnek:

1. İçenlerin hepsi susmuş, kadına bakıyor, tezgâhın arkasındaki yürüyüşünü seyrediyorlardı.

1. İçenlerin hepsi susmuş, kadına bakıyor, tezgâhın arkasındaki yürüyüşünü seyrediyorlardı.

3. Üzerinde genellikle el veya küçük makinelerle iş görülen yapım aracı

Örnek:

1. Çanak çömlek tezgâhı. Halı tezgâhı.

1. Çanak çömlek tezgâhı. Halı tezgâhı.

4. Tersane

5. argo , argo , argo , argo , Genellikle yasal olmayan bir işi yapmak için tutulan uygunsuz yol


Lisan : Farsça destgāh

Telaffuz : tezgâh

tezgâh açmak
Anlamı:

1. seyyar satıcı, herhangi bir yere tezgâhını kurmak


tezgâh mengenesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İş yerlerinde sabit tezgâha bağlanan ve boru, demir vb.ni kesme işlerinde kullanılan bir mengene türü


tezgâhçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tezgâh yapıp satan kimse

2. argo , argo , argo , argo , Aldatmak, kandırmak için yasal olmayan yollara başvuran kimse


tezgâhçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tezgâhçı olma durumu

Örnek:

1. Tavlamak için konuşur, tezgâhçılık için konuşur, yağcılık için konuşur.

1. Tavlamak için konuşur, tezgâhçılık için konuşur, yağcılık için konuşur.