92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , 343 art alan
2. 343 arka plan
3. 343 art yetişim
Lisan : İngilizce background
badısaba
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Rüzgâr
1. Esme ey bad esme canan uykuda.
1. Esme ey bad esme canan uykuda.
Lisan : Farsça bād
Telaffuz : ba:d
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Merdiven
2. Kardan veya çamurdan oluşan çukur
1. Derince bir badala girdik; sol ayağımı içeri çektim, debriyaja bastım.
1. Derince bir badala girdik; sol ayağımı içeri çektim, debriyaja bastım.
1. isim , isim , isim , isim , Duvarları boyamak için kullanılan sulandırılmış kireç veya boya
1. Bu kahvelerin çoğu beyaz badana duvarlıdır.
1. Bu kahvelerin çoğu beyaz badana duvarlıdır.
Lisan : Fransızca badigeonne
Telaffuz : bada'na
1. -i , -i , -i , -i , Duvarları boyamak için sulandırılmış kireç veya plastik boya sürmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Badana yapılmak
1. Her yıl badanalanan duvarlarda hiç resim yoktur.
1. Her yıl badanalanan duvarlarda hiç resim yoktur.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Badanalama işini yaptırmak
1. O gün üzerlerindeki resimleri sökerek sararmış, islenmiş duvarları badanalattım.
1. O gün üzerlerindeki resimleri sökerek sararmış, islenmiş duvarları badanalattım.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Badana edilmiş olan
1. O daha ayakları çıplak küçük bir kızken, geceleri beyaz badanalı kuyunun kenarına yan yana otururduk.
1. O daha ayakları çıplak küçük bir kızken, geceleri beyaz badanalı kuyunun kenarına yan yana otururduk.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yüzüne çok pudra ve boya sürmüş olan (kadın)
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Badana edilmemiş
1. Mektep bir katlı, duvarları badanasız idi.
1. Mektep bir katlı, duvarları badanasız idi.
2. Badanası bozulmuş
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak, çöp ve samanla karışık tahıl taneleri, harman döküntüsü
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Birleşikgillerden, şekeri çok, bir tür yer elması
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Şarap, içki
1. Fincanı taştan oyarlar / İçine bade koyarlar
1. Fincanı taştan oyarlar / İçine bade koyarlar
Lisan : Farsça bāde
Telaffuz : ba:de
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Ondan sonra
Lisan : Arapça baʿdehu
Telaffuz : ba:dehu:
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Düşünde bir pirin elinden aşk badesi içerek saz çalıp söyleyen halk şairi
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Milattan sonra
Lisan : Arapça bāʿd + mīlād
Telaffuz : ba:delmi:lat, l ince okunur
badem ağacı, badem bıyık, badem ezmesi, badem gözlü, badem içi, badem kürk, badem parmak, badem şekeri, badem tırnak, badem yağı, acı badem, katmerli badem, tatlı badem, Amerikan bademi, diş bademi, Hint bademi, sakız bademi, taş bademi
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Badem ağacı
2. Bu ağacın yaş veya kuru yenilen yemişi
Lisan : Farsça bādām
Telaffuz : ba:dem
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Gülgillerden, 6-8 metre yükseklikte, ilkbaharda beyaz ve pembe renkli çiçekler açan bir tür ağaç, badem (Amygdalus communis ve Prunus amygdalus)
1. Badem ağacı, ayaz vurmaz, don çekmez, solmaz, dökülmez çiçeklerini açmıştı.
1. Badem ağacı, ayaz vurmaz, don çekmez, solmaz, dökülmez çiçeklerini açmıştı.
1. isim , isim , isim , isim , Üst dudağın her iki yanında yer alan, badem içi biçimindeki bıyık
1. Badem bıyık hafifçe sola kayıyor.
1. Badem bıyık hafifçe sola kayıyor.