92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Uyarmak, hatırlatmak, tembih etmek
1. Daha dünden tembihlemişti, herkes erken gelecek diye.
1. Daha dünden tembihlemişti, herkes erken gelecek diye.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tembihleme işi yapılmak, tembih edilmek
1. Sağlığını sormaya gelip giden eş dostun ağzı da sıkı sıkı tembihlenip kilitlenince...
1. Sağlığını sormaya gelip giden eş dostun ağzı da sıkı sıkı tembihlenip kilitlenince...
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uyarılmış, hatırlatılmış, tembih edilmiş
1. Güzide'nin evinde de her ihtiyat tertibi alınmış. Hizmetçiler tembihli.
1. Güzide'nin evinde de her ihtiyat tertibi alınmış. Hizmetçiler tembihli.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Hindistan'da yetişen, tırmanıcı bir tür biber ağacı (Piper betle)
Lisan : Farsça tenbūl
Telaffuz : tembu:lü
temcit pilavı
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Recep, şaban ve ramazan ayları süresince, sabah ezanından sonra minarelerden okunan ve Allah'ın ululuğunu belirten dua
Lisan : Arapça temcīd
Telaffuz : temci:di
1. isim , isim , isim , isim , İftardan kalan ve sahurda ısıtılan pilav
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bıktırırcasına tekrar edilen söz
1. bir şeyi birçok kez tekrarlamak
1. Bu gerekçeyi tam beş yıldır temcit pilavı gibi ev sahibinin önüne koyuyordu.
1. Bu gerekçeyi tam beş yıldır temcit pilavı gibi ev sahibinin önüne koyuyordu.
temdit penaltısı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Uzatma, sürdürme
Lisan : Arapça temdīd
Telaffuz : temdi:di
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kendini övme, övünme
Lisan : Arapça temedduḥ
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Uygarlaşma, medenileşme
Lisan : Arapça temeddun
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan kapaklı veya kapaksız delik, pencere
temel bilimler, temel cümle, temel çivisi, temel direği, temel direk, temel duruş, temel duvarı, temel eğitim, temel haklar, temel harf, temel kazısı, temel öğretim, temel önerme, temel sayılar, temel taşı, temel tümce
1. isim , isim , isim , isim , Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü
1. Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor.
1. Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor.
2. Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur
3. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , En önemli, belli başlı, ana, taban, esas, asıl, baz
1. Devletin temel kanununun adı Anayasa'dır.
1. Devletin temel kanununun adı Anayasa'dır.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler
1. Temelde sıradan bir Fransız vodviline dayanırdı oynadıkları oyun.
1. Temelde sıradan bir Fransız vodviline dayanırdı oynadıkları oyun.
Lisan : Rumca
1. bir yapının temellerini yapmaya başlamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , herhangi bir işe başlamak, girişmek, bir şeyin gelişmesinin, büyümesinin başlangıcını oluşturmak
1. isim , isim , isim , isim , Değişik bilim alanlarının fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi temel bilgilerini içeren bilim dalları
1. isim , isim , isim , isim , Yapı işlerinde kullanılan büyük çivi
1. Duvarda bir temel çivisi görsem sökünceye kadar sarsıyordum.
1. Duvarda bir temel çivisi görsem sökünceye kadar sarsıyordum.
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Birleşik veya girişik cümlelerde, yan cümle, ara cümle ve iç cümlelerin bağlı olduğu asıl yargıyı belirten cümle, temel tümce
1. isim , isim , isim , isim , Binalarda yerin altında bulunan büyük, kalın direk
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Bir şeyin dayandığı, güç aldığı en önemli öge, nesne veya kişi
1. Zehra kendisini evin temel direği saymaya başlamıştı.
1. Zehra kendisini evin temel direği saymaya başlamıştı.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Bir jimnastik alıştırmasına başlamak için vücudun dayanak yüzeyine göre aldığı, değişen ilk durum