92406 kayıt bulundu.
1. buluşup görüşmek
1. İzmir'den, ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım.
1. İzmir'den, ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım.
1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Oyun, temsil, piyes, tiyatro, sahne sanatları
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir tema etrafında oluşan
Lisan : Fransızca thématique
1. isim , isim , isim , isim , Bir tarafa eğilme, meyletme
1. Yarının siyasetine yol açan fikirler, temayüller ilk önce bunlar arasında kaynaşır.
1. Yarının siyasetine yol açan fikirler, temayüller ilk önce bunlar arasında kaynaşır.
2. Eğilim
3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Yönseme
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimseye veya bir şeye ilgi duyma
1. Musiki ruhların en tabii temayülleri arasındadır.
1. Musiki ruhların en tabii temayülleri arasındadır.
Lisan : Arapça temāyul
Telaffuz : tema:yül
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Başkalarına göre üstün duruma gelme, sivrilme, seçkinleşme
Lisan : Arapça temāyuz
Telaffuz : tema:yüz
tembelhane, kafası tembel, sultani tembel
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İş görmeyi, çalışmayı sevmeyen, çaba göstermekten, sıkıntıdan kaçan (kimse), üşengeç
1. Tembeller ve işsizler daha çok yorulurlar.
1. Tembeller ve işsizler daha çok yorulurlar.
2. tıp , tıp , tıp , tıp , Fonksiyonunu yerine getirmede yavaşlık gösteren (organ)
1. Galiba karaciğeri de tembel.
1. Galiba karaciğeri de tembel.
Lisan : Farsça tenbel
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Tembel bir biçimde, tembelcesine
Telaffuz : tembe'lce
1. kendisinden bir konuda yardımcı olması istendiğinde yardım edeceği yerde çözüm yolları gösteren kimseler için kullanılan bir söz
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İçinde bulunanların çalışmaya karşı isteksiz davrandıkları yer
Lisan : Farsça tenbel + ḫāne
Telaffuz : tembelha:ne
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tembel duruma gelmek
1. Muhtar adamakıllı tembelleşti.
1. Muhtar adamakıllı tembelleşti.
1. -i , -i , -i , -i , Tembel olmasına sebep olmak
1. Şimdi minimini arabası onu tembelleştirdi.
1. Şimdi minimini arabası onu tembelleştirdi.
1. tembelleşmek
1. Lâmi'nin bazı tembelliği tutuyor, öğleye kadar evden çıkmıyor.
1. Lâmi'nin bazı tembelliği tutuyor, öğleye kadar evden çıkmıyor.
sultani tembellik
1. isim , isim , isim , isim , Tembel olma durumu, atalet
2. Tembelce davranış, atalet
1. Zaten bu şair milletinin tembelliği dillere destandır.
1. Zaten bu şair milletinin tembelliği dillere destandır.
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin belli biçimde ve yolda yapılmasını söyleme, bunu üsteleyerek hatırlatma, uyarı, uyarma
1. Bu zılgıtın içinde bir daha böyle yergiler yazmaması tembihi de vardır.
1. Bu zılgıtın içinde bir daha böyle yergiler yazmaması tembihi de vardır.
2. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , Uyarım
Lisan : Arapça tenbīh
Telaffuz : tembi:hi
1. bir şeyin belli biçimde ve yolla yapılmasını istemek, söylemek, uyarmak
1. Ertesi gün ayrılırken tekrar oradan geçmemi sıkı sıkı tembih ediyorlar.
1. Ertesi gün ayrılırken tekrar oradan geçmemi sıkı sıkı tembih ediyorlar.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tembihler, uyarılar
Lisan : Arapça tenbīhāt
Telaffuz : tembi:ha:tı
1. uyarmak
1. Her türlü istirahatiniz temin edilsin diye de bu ağalara tembihatta bulundu.
1. Her türlü istirahatiniz temin edilsin diye de bu ağalara tembihatta bulundu.