92406 kayıt bulundu.
1. azarlamak, paylamak
1. Böyle manasız şeylerle uğraştığın için seni biraz tekdir ediyordum.
1. Böyle manasız şeylerle uğraştığın için seni biraz tekdir ediyordum.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Değişmeksizin, düzenli, aynı biçimde tekrarlanan, sürüp giden, tek örnek, muttarit, yeknesak, monoton
1. Yazıcı, tekdüze bir sesle çabuk çabuk okuyordu.
1. Yazıcı, tekdüze bir sesle çabuk çabuk okuyordu.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (te'kdüze) Değişmeyerek, aynı biçimde tekrar edilerek, bitevi, biteviye
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tekdüze bir duruma gelmek
1. Yaşlandıkça duruluyorlar, hayatları tekdüzeleşiyordu.
1. Yaşlandıkça duruluyorlar, hayatları tekdüzeleşiyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Tekdüze olma durumu, yeknesaklık, biteviyelik, monotonluk
1. Ben de kendimi, köklerinden yoksun kalmış herkesin düştüğü o sefahat âleminin gergin tekdüzeliğine bırakmıştım.
1. Ben de kendimi, köklerinden yoksun kalmış herkesin düştüğü o sefahat âleminin gergin tekdüzeliğine bırakmıştım.
teke dikeni, tekesakalı, boynuzluteke
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Erkek keçi
2. Bir tür karides
3. Tüylü devenin erkeği ile tek hörgüçlü dişi devenin geriye melezlenmesinden elde edilen bir tür deve
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Patlıcangiller familyasından yüksek çalı biçiminde dikenli bitki
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bire karşı bir, yeke yek
1. Teke tek dövüşmek.
1. Teke tek dövüşmek.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kibirlenme, büyüklenme, çalım, kurum
Lisan : Arapça tekebbur
1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , olamayacak şeyleri olur duruma getirmek
1. Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu.
1. Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir şeyin sorumluluğunu üzerine alma, yükümlenme
2. Kefil olma
Lisan : Arapça tekefful
tekel bayisi, tekel maddesi, tekel ürünleri
1. isim , isim , isim , isim , Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
2. Devletin herhangi bir üretim alanını elinde tutması, satışı tek elden yönetmesi ve fiyata hâkim olması durumu, inhisar, monopol
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kişi veya kuruluşun herhangi bir alanda kazandığı büyük güç
1. Özel yalıların tekelinden kurtarılan yeni kıyılar da halkın denizle buluşmasını sağlayacak.
1. Özel yalıların tekelinden kurtarılan yeni kıyılar da halkın denizle buluşmasını sağlayacak.
1. isim , isim , isim , isim , Devlet tarafından üretimi yapılan içki, sigara vb. maddeler
tekelci anamalcılık
1. isim , isim , isim , isim , Tekel kuran ve bu tekeli kabul ettiren kimse, inhisarcı
2. Tekel görevlisi
3. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Bir şeye, bir düşünceye tek başına sahip olma, benimseme, yayma taraflısı olan
1. Politik partilerin tekelci görüşlerinin etkisinden daha kolay sıyrılıyor.
1. Politik partilerin tekelci görüşlerinin etkisinden daha kolay sıyrılıyor.
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Ana sermayenin merkezleşme eğiliminden doğan tekelleşme aşaması
1. herhangi bir şey tekeli altında bulunmak, elinde tutmak, inhisarında olmak
1. bir şeye tek başına sahip olmak, inhisarına almak, patentini almak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , fikir, sanat vb. alanda kendi görüşünü hâkim kılmak
1. isim , isim , isim , isim , Tekelleşmek işi
1. Devlet piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.
1. Devlet piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.