Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
tatlandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tatlandırmak işi


tatlandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tat vermek, tadını kazanmasını sağlamak

Örnek:

1. Şambabası, arada bir ağzımızı tatlandıran nice tatlılardan biridir.

1. Şambabası, arada bir ağzımızı tatlandıran nice tatlılardan biridir.


tatlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tatlanmak işi


tatlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tat kazanmak, tadı gelmek, olgunlaşmak


tatlı

İlgili Kelimeler:

tatlı badem, tatlı bela, tatlı dil, tatlı kaçık, tatlı kaşığı, tatlı limon, tatlı sert, tatlısıyla tuzlusuyla, tatlı söz, tatlı su, tatlı sülümen, tatlı tatlı, acı tatlı, canı tatlı, baba tatlısı, ekmek tatlısı, hamur tatlısı, hurma tatlısı, kabak tatlısı, Kemalpaşa tatlısı, lokma tatlısı, parmak tatlısı, peynir tatlısı, revani tatlısı, sakız tatlısı, tulumba tatlısı, yoğurt tatlısı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Şeker tadında olan

Örnek:

1. Tatlı elma. Tatlı nar.

1. Tatlı elma. Tatlı nar.

2. Acı olmayan, acı karşıtı

Örnek:

1. Tatlı salatalık. Tatlı su.

1. Tatlı salatalık. Tatlı su.

3. isim , isim , isim , isim , Şekerle veya şekerli şeylerle yapılan yiyecek

Örnek:

1. Baklava, revani, lokma birer tatlıdır.

1. Baklava, revani, lokma birer tatlıdır.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İnsanı çeken, göze, kulağa hoş gelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren

Örnek:

1. Bu acı adam, tatlı ve nüktedandı.

1. Bu acı adam, tatlı ve nüktedandı.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sevimli, hoş

Örnek:

1. Görüp de sevmemek ne mümkün seni / Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin

1. Görüp de sevmemek ne mümkün seni / Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin

6. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Hoşa gidecek bir biçimde, tatlılıkla

Örnek:

1. Ne tatlı bakıyordu.

1. Ne tatlı bakıyordu.


tatlı badem
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Yağ bakımından zengin, albüminli maddeler, şekerler ve E vitamini içeren, içi şekercilikte, çikolata ve badem şurubu yapımında kullanılan lezzetli bir tür badem (Prunus dulcis)


tatlı bela
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Sevildikleri için verdikleri sıkıntı ve üzüntülere katlanılan kimse, tatlı kaçık

Örnek:

1. Ayakaltında dolaşmaması şartıyla bu tatlı belaya sabırla tahammül eder.

1. Ayakaltında dolaşmaması şartıyla bu tatlı belaya sabırla tahammül eder.


tatlı canından etmek
Anlamı:

1. öldürmek

Örnek:

1. Canımı dişime takmayayım bir kere, adama hiç acımam, tatlı canından ederim.

1. Canımı dişime takmayayım bir kere, adama hiç acımam, tatlı canından ederim.


tatlı canından olmak
Anlamı:

1. ölmek


tatlı canını sıkmak
Anlamı:

1. gereksiz şeylere üzülmek ve bunları dert edinmek


tatlı dil
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Gönül alıcı söz, tatlı söz

Örnek:

1. Duvardaki saatleri yaylar işletiyorsa ev hayatındaki eşref saatlerini de tatlı dil işletir.

1. Duvardaki saatleri yaylar işletiyorsa ev hayatındaki eşref saatlerini de tatlı dil işletir.


tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
Anlamı:

1. `gönül alıcı, okşayıcı sözlerle karşımızdakinin inadı yenilebilir` anlamında kullanılan bir söz


tatlı dilli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Güzel, kandırıcı, gönül alıcı konuşan, tatlı sözlü

Örnek:

1. Akıllı, iyi niyetli, dürüst, tatlı dilli bir adamdı.

1. Akıllı, iyi niyetli, dürüst, tatlı dilli bir adamdı.


tatlı dillilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tatlı dilli olma durumu, tatlı sözlülük


tatlı kaçık
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Tatlı bela


tatlı kaşığı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tatlı yerken kullanılan çorba kaşığından küçük kaşık


tatlı limon
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Suyu tatlı olan bir limon türü


tatlı sert
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Ne çok sert ne çok yumuşak (söz, davranış)

Örnek:

1. Onunla tatlı sert münakaşaya kalkıştın, âdeta iğneler gibiydin.

1. Onunla tatlı sert münakaşaya kalkıştın, âdeta iğneler gibiydin.


tatlı söz
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Tatlı dil


tatlı sözlü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Tatlı dilli


tatlı sözlülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tatlı dillilik


tatlı su
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Acı veya tuzlu olmayan, içilebilen su

Örnek:

1. Hepsini at bir yana / Bari o günlerin bana / Şiirini söyle tatlı su

1. Hepsini at bir yana / Bari o günlerin bana / Şiirini söyle tatlı su


tatlı sülümen
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Cıva birleşimlerinden, hekimlikte kullanılan zehirli bir madde, kalomel


tatlı tatlı
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Güzel, hoşa gidecek bir biçimde, tatlılıkla, güzel güzel

Örnek:

1. Kız ise tatlı tatlı göz kapaklarını kapatıp açmıştı.

1. Kız ise tatlı tatlı göz kapaklarını kapatıp açmıştı.


tatlı yerinde bırakmak (veya kesmek)
Anlamı:

1. bir işi can sıkıcı bir duruma sokmadan sona erdirmek