92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Taşıyabilmek işi
1. İnce, uzun sapının, çok ağır başını, o kadar yüksekte taşıyabilmesi, fırtınalarda kırılmaması, içindeki aşktandır.
1. İnce, uzun sapının, çok ağır başını, o kadar yüksekte taşıyabilmesi, fırtınalarda kırılmaması, içindeki aşktandır.
1. -i , -i , -i , -i , Taşıma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Onun lepiska saçlarını en ismetli kadın başında taşıyabilirdi.
1. Onun lepiska saçlarını en ismetli kadın başında taşıyabilirdi.
2. Taşımaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Taşıma işini yapan kimse veya şey
2. Ücretle yük taşıyarak geçinen kimse, yükçü, sırtçı, hamal
3. Aktarıcı
1. Her insan, kâinatı dolduran varlığın bir özü ve âlemşümul düşüncenin bir taşıyıcısıdır.
1. Her insan, kâinatı dolduran varlığın bir özü ve âlemşümul düşüncenin bir taşıyıcısıdır.
4. tıp , tıp , tıp , tıp , Kendisi hastalığa yakalanmaksızın o hastalığın sebebi olan mikrobu taşıyan kimse veya hayvan, portör
1. isim , isim , isim , isim , Taşıyıcı olma durumu, sırtçılık, hamallık, yükçülük
2. Taşıyıcının yaptığı iş, yükçülük
1. -i , -i , -i , -i , Çok çabuk veya kısa sürede taşımak
Telaffuz : taşıyı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Konya iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : ta'şkent
taşkın ıslahı, su taşkını
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Taşmış bir durumda olan
2. isim , isim , isim , isim , Su baskını, seylap, feyezan
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aşırı
1. Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi.
1. Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi.
1. isim , isim , isim , isim , Akarsu yatağının sel zararını önleyecek biçimde yeniden düzenlenmesi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz taşkın
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (taşkı'nca) Taşkın, aşırı bir biçimde
1. isim , isim , isim , isim , Taşkın olma durumu
2. Taşkınca davranış
1. Başkalarını dertleriyle üzmekten, taşkınlıklarıyla rahatsız etmekten kaçınır.
1. Başkalarını dertleriyle üzmekten, taşkınlıklarıyla rahatsız etmekten kaçınır.
taşkıran çiçeği, taşkıran otu
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Taşkıran otu
Telaffuz : ta'şkıran
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Taşkırangillerden, 2500 metreden yukarı yerlerde sert kayaları yarıp yetişen bir çiçek (Leontopodium alpinum)
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Taşkırangillerden, bazı türleri süs bitkisi olarak yetiştirilen, saplarının parçalanmasıyla üreyen bir bitki, taşkıran (Saxifraga)
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, örnek bitkisi taşkıran otu olan bir familya
1. isim , isim , isim , isim , Kastamonu iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : ta'şköprü
kabataslak
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyi, bir sanat veya edebiyat eserini ana çizgileriyle, türlü bölümleriyle belirten ön çalışma
1. Evet, diye devam ettim, hikâyen henüz taslak hâlinde.
1. Evet, diye devam ettim, hikâyen henüz taslak hâlinde.
2. Eskiz
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Usta olmadığı hâlde kendini ustaymış gibi göstermeye çalışan kimse
1. isim , isim , isim , isim , Taslamak işi
1. Bu yüzden efendisine ev sahipliği taslamaya karar verdi.
1. Bu yüzden efendisine ev sahipliği taslamaya karar verdi.
şeytan taşlama
1. isim , isim , isim , isim , Taşlamak işi
2. Sert madenleri aşındırıcı bir taşla parlatma ve yerine uymasını sağlama
3. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Alaylı halk şiiri
4. Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, tariz
1. Siyasal taşlama zaman zaman orta oyununun da bir özelliği olmuştur.
1. Siyasal taşlama zaman zaman orta oyununun da bir özelliği olmuştur.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hakaret
1. Paris'teki kahvelerden birine gidecek olan bir Türk orada alaylı taşlamalar, kaba davranışlarla karşılanır.
1. Paris'teki kahvelerden birine gidecek olan bir Türk orada alaylı taşlamalar, kaba davranışlarla karşılanır.
1. isim , isim , isim , isim , Taşlama işiyle uğraşan usta
2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Yergici
1. -i , -i , -i , -i , Taşçılıkta bir taşın kaba bölümlerini, çıkıntılarını almak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kendinde olmayan bir özelliği varmış gibi göstermek
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Gözetlemek, gizlice izlemek
1. -i , -i , -i , -i , Taş atmak, taşa tutmak
1. Hem bağırıyor hem atlıları taşlıyordu.
1. Hem bağırıyor hem atlıları taşlıyordu.
2. Bir şeyin içindeki taşları ayıklamak
3. Taş vb. nesnelerle kumaşı beyazlatmak veya parlatmak
4. Metal bir parçayı zımpara ile törpüleyerek yuvasına alıştırmak
5. Taş döşemek
6. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Üstü kapalı, iğneleyici söz söylemek
1. Sen istediğin kadar taşla beni, gene de bir şiirle girişeceğim işe.
1. Sen istediğin kadar taşla beni, gene de bir şiirle girişeceğim işe.