92406 kayıt bulundu.
tambur majör, manyetik tambur, yaylı tambur
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay veya mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı
1. Eczacı İhsan Bey'in tamburundan ağır tınlamalı birtakım sesler geliyordu.
1. Eczacı İhsan Bey'in tamburundan ağır tınlamalı birtakım sesler geliyordu.
Lisan : Arapça ṭanbūr
1. isim , isim , isim , isim , Bando takımının çaldığı parçayı, yürüyüşünü, ritmini elindeki asa ile yönlendiren kimse
Lisan : Fransızca tambour-major
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Türk halk müziğinde kullanılan, cura, bulgari, çöğür, bağlama gibi telli ve çalgıçla çalınan çalgıların genel adı
1. Gündüzleri öğleden sonra yatağından kalkarak tamburasını eline alıyordu.
1. Gündüzleri öğleden sonra yatağından kalkarak tamburasını eline alıyordu.
Lisan : Arapça ṭanbūre
Telaffuz : tambu'ra
1. isim , isim , isim , isim , Tambur çalan kimse
1. Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta / Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
1. Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta / Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
Lisan : Arapça ṭanbūrī
Telaffuz : tambu:ri:
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Tam tamına
1. Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da.
1. Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Derinleştirme
Lisan : Arapça taʿmīḳ
Telaffuz : ta:mi:ki
1. isim , isim , isim , isim , Genelge, sirküler
1. Askerî tamimlerin, nizamların, kanunların, tefsirlerin, göreneklerin çeşidi, vergi kâtibinin hafızasına yerleşti.
1. Askerî tamimlerin, nizamların, kanunların, tefsirlerin, göreneklerin çeşidi, vergi kâtibinin hafızasına yerleşti.
2. eskimiş , eskimiş , felsefe , felsefe , eskimiş , eskimiş , felsefe , felsefe , Genelleştirme
3. eskimiş , eskimiş , mantık , mantık , eskimiş , eskimiş , mantık , mantık , Genelleme
Lisan : Arapça taʿmīm
Telaffuz : ta:mi:mi
tamirhane, tamir takımı
1. isim , isim , isim , isim , Onarma, onarım
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yapılan bir yanlışı, kusuru düzeltmeye çalışma
1. Mademki bir münasebetsizlik etmişsin, bunu tamire imkân yok muydu?
1. Mademki bir münasebetsizlik etmişsin, bunu tamire imkân yok muydu?
Lisan : Arapça taʿmīr
Telaffuz : ta:mir
1. onarmak
1. Elbiselerini bizzat yamıyorlar, ayakkabılarını tamir ediyorlar, hayvanlarını öz elleriyle sağıyorlar.
1. Elbiselerini bizzat yamıyorlar, ayakkabılarını tamir ediyorlar, hayvanlarını öz elleriyle sağıyorlar.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , yapılan bir yanlışı düzeltmeye çalışmak
1. onarılmak, düzeltilmek, yenilenmek
1. Köşk tamir görmekte olduğundan Gazi, bu küçük dairede oturuyordu.
1. Köşk tamir görmekte olduğundan Gazi, bu küçük dairede oturuyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Onarım işlerinde kullanılan araç ve gereçlerin hepsi veya bunları içinde bulunduran çanta
2. teknik , teknik , teknik , teknik , Motorlu araçlarda karbüratörün yenilenmesinde kullanılan parçalar
1. isim , isim , isim , isim , Onarım
1. Hâlbuki ev sahibi tamirattan kaçınıyor.
1. Hâlbuki ev sahibi tamirattan kaçınıyor.
Lisan : Arapça taʿmīrāt
Telaffuz : ta:mira:tı
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyi onaran kimse, onarıcı
1. Otomobil tamircisi bir akrabaları varmış, o da arabayı elden geçirmiş.
1. Otomobil tamircisi bir akrabaları varmış, o da arabayı elden geçirmiş.
2. Onarım yapılan yer
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle teknik araçların onarıldığı yer
1. Dolapdere'de araba tamirhanesi işletirim.
1. Dolapdere'de araba tamirhanesi işletirim.
Lisan : Arapça taʿmīr + Farsça ḫāne
Telaffuz : ta:mirha:ne
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bir rasyonel sayının veya cebirsel ifadenin karesi olan sayı veya ifade
Telaffuz : ta'mkare
bağlaçlı tamlama, belirtili tamlama, belirtisiz tamlama, çıkmalı tamlama, girişik tamlama, iyelikli tamlama, karma tamlama, ad tamlaması, isim tamlaması, sıfat tamlaması
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir adın başka bir ad, zamir veya sıfatla birlikte oluşturduğu kelime grubu, terkip: Evin kapısı. Bizim evimiz. Karlı dağlar gibi
2. Tamamlama
1. sıfat , sıfat , edebiyat , edebiyat , sıfat , sıfat , edebiyat , edebiyat , Tamlama içeren, terkipli
1. sıfat , sıfat , edebiyat , edebiyat , sıfat , sıfat , edebiyat , edebiyat , Tamlama içermeyen, terkipsiz
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Tamlamada anlamı belirtilen, açıklanan ad, belirtilen, mevsuf: Evin önü. Öğretmenin kâhyası. Elma ağacı. Yeşil kitap gibi