92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Dalga, kasırga
2. İpekli kumaşların örselenmesiyle yüzündeki tellerde oluşan kabarıklık
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dalgalanmak
2. İpekli kumaşların örselenmesiyle yüzündeki tellerde kabarıklık oluşmak
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Dalga serpintilerini önlemek için kayıkların küpeştesine baştan kıça doğru yerleştirilen tahta
1. isim , isim , isim , isim , Öğrenci
1. Eski talebesi hakkında da söylemediğini bırakmamakta.
1. Eski talebesi hakkında da söylemediğini bırakmamakta.
Lisan : Arapça ṭalebe
1. isim , isim , isim , isim , Öğrencilik
1. Talebelik günlerimizden bazı tabloları çizmeye çalışacağım.
1. Talebelik günlerimizden bazı tabloları çizmeye çalışacağım.
talepname, arz talep, efektif talep
1. isim , isim , isim , isim , Bir kimseden bir şeyi yapmasını veya yapmamasını isteme, dileme, istem
2. İstek
1. Avrupalıların taleplerini kabul edemiyor devlet, konferans dağılıyor, harp başlıyor.
1. Avrupalıların taleplerini kabul edemiyor devlet, konferans dağılıyor, harp başlıyor.
Lisan : Arapça ṭaleb
1. istemek, istekte bulunmak
1. Soruşturma açılmasını bizzat ben talep ettim.
1. Soruşturma açılmasını bizzat ben talep ettim.
1. istemek
1. Hariciye Nazırı Tevfik Paşa gelerek iade edilmelerini talep eylemiş.
1. Hariciye Nazırı Tevfik Paşa gelerek iade edilmelerini talep eylemiş.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İstekli
1. Yıllar önce kendini suya atmayı istediğinde içine kapanık, hırçın, beceriksizce talepkâr bir gövdeydi bu.
1. Yıllar önce kendini suya atmayı istediğinde içine kapanık, hırçın, beceriksizce talepkâr bir gövdeydi bu.
Lisan : Arapça ṭaleb + Farsça -kār
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İstek bildiren belge
Lisan : Arapça ṭaleb + Farsça nāme
Telaffuz : talepna:me
tali yol
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , İkinci derecede olan, ikincil
Lisan : Arapça tālī
Telaffuz : ta:li:
1. isim , isim , isim , isim , Ana yola bağlanan ve trafik bakımından daha az yoğunluğu olan yol
1. Üzerinde bulunduğumuz tali yol az sonra derin bir virajla kıvrılarak ana yola bağlanacak.
1. Üzerinde bulunduğumuz tali yol az sonra derin bir virajla kıvrılarak ana yola bağlanacak.
talih kuşu, talih oyunu, kara talih, kör talih
1. isim , isim , isim , isim , Şans
1. Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter.
1. Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter.
Lisan : Arapça ṭāliʿ
Telaffuz : ta:lih
1. isim , isim , isim , isim , Önceden ödeme yapılıp daha sonra şansa dayalı olarak para kazanılan piyango, loto, spor toto, at yarışı gibi oyunlar, şans oyunu
1. talihi iyi olmak, işi yolunda gitmek
1. Her devirde talihi yaver gitmiş birisiydi.
1. Her devirde talihi yaver gitmiş birisiydi.
1. kendi kaderine boyun eğmek
1. Bir gelinden ziyade, zalim bir nezri yerine getirmek için talihin kucağına atılmış bir kurbana benziyordu.
1. Bir gelinden ziyade, zalim bir nezri yerine getirmek için talihin kucağına atılmış bir kurbana benziyordu.
1. kötü bir durum veya olayla karşılaşıldığında yalnızca talihi suçlamak
1. Talihimize küseriz ama millî menfaat prensiplerinin bizim yüzümüzden kötülenmesini istemeyiz.
1. Talihimize küseriz ama millî menfaat prensiplerinin bizim yüzümüzden kötülenmesini istemeyiz.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Talihi iyi olan, bahtı açık olan, bahtlı, şanslı
1. O devrin talihlileri gibi para sanki su olmuş, ceplerine akıyordu.
1. O devrin talihlileri gibi para sanki su olmuş, ceplerine akıyordu.