Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
az alıcı
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Çok sayıda satıcıya karşılık sınırlı sayıda alıcının bulunduğu, dolayısıyla her alıcının satın alacağı miktar ve satıcıya ödeyeceği fiyatın, rakip alıcıların miktar ve fiyatlarını etkileyebileceği piyasa türü, oligopson


az ateş çok odunu yakar
Anlamı:

1. `az sayıda kötü insan, çok sayıda iyi insanın başını belaya sokabilir` anlamında kullanılan bir söz


az az
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yavaş yavaş

2. Küçük ölçülerle


az buçuk
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir parça, biraz

Örnek:

1. Bu arada az buçuk ilim irfan öğrenmiş de olacaktı.

1. Bu arada az buçuk ilim irfan öğrenmiş de olacaktı.


az bulmak
Anlamı:

1. yeterli görmemek, az saymak, azımsamak


az buz olmamak
Anlamı:

1. bir şey azımsanacak kadar olmamak

Örnek:

1. Saçlarının tamamı ağarmış. Az buz değil üç yılı doldurduk birlikte.

1. Saçlarının tamamı ağarmış. Az buz değil üç yılı doldurduk birlikte.


az çok
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir parça

Örnek:

1. Herkes bize az çok bir şeyler çektirir.

1. Herkes bize az çok bir şeyler çektirir.


az daha
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Az kalsın, neredeyse

Örnek:

1. Az daha treni kaçırıyordum.

1. Az daha treni kaçırıyordum.


az değil
Anlamı:

1. birinin herhangi bir karakter bakımından göründüğü gibi olmadığını anlatmak için söylenen bir söz

Örnek:

1. Sen de az değilsin, muziplikte ona taş çıkartırsın.

1. Sen de az değilsin, muziplikte ona taş çıkartırsın.


az gelişmiş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gelişmesi gecikmiş olan

2. Eğitim düzeyi düşük kalmış, üretimi genellikle ilkel tarıma dayanan, doğal kaynaklarını gereğince değerlendiremeyen (ülke)

Örnek:

1. Bizimki gibi, az gelişmiş denen bir ülkede bile kitap, gazete, radyo daha şimdiden çok kişiyi yıldırıyor.

1. Bizimki gibi, az gelişmiş denen bir ülkede bile kitap, gazete, radyo daha şimdiden çok kişiyi yıldırıyor.


az gelişmişlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Az gelişmiş olma durumu


az gelmek
Anlamı:

1. yetmemek


Ön Takı : (bir şey)

az görmek
Anlamı:

1. umduğundan eksik bulmak

2. azımsamak


az günün adamı olmamak
Anlamı:

1. çok yaşamış, çok görmüş bulunmak


az kaldı (veya kalsın)
Anlamı:

1. bir işin gerçekleşmesi söz konusuyken gerçekleşmemesi durumunda kullanılan bir söz

Örnek:

1. Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı.

1. Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı.

2. bir işin gerçekleşmemesi söz konusuyken gerçekleşmesi durumunda kullanılan bir söz

Örnek:

1. Az kalsın açmadan onu da buruşturup atacaktı.

1. Az kalsın açmadan onu da buruşturup atacaktı.


az kaz, uz kaz, boyunca kaz
Anlamı:

1. `sana yapılmasını istemediğin bir kötülüğün daha ağırını başkasına yapma` anlamında kullanılan bir söz


az olsun, uz olsun
Anlamı:

1. `yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır` anlamında kullanılan bir söz


az sonra
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kısa bir süre sonra, birazdan

Örnek:

1. Az sonra, şairin çok şairane bir hayretiyle karşı karşıyayız.

1. Az sonra, şairin çok şairane bir hayretiyle karşı karşıyayız.


az söyle, çok dinle
Anlamı:

1. `kişinin gereksiz konuşmaktansa az konuşması ve konuşulanları dinlemesi daha iyidir` anlamında kullanılan bir söz


az tamah çok ziyan getirir
Anlamı:

1. `hırslı ve pinti insan her zaman zararlı çıkar` anlamında kullanılan bir söz


az veren candan, çok veren maldan
Anlamı:

1. `varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz` anlamında kullanılan bir söz


az yiyen çok uyur, çok yiyen güç uyur
Anlamı:

1. `kişi iyi uyuyabilmek için pek az da yememeli, pek çok da` anlamında kullanılan bir söz


aza

İlgili Kelimeler:

murahhas aza

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Üye

Örnek:

1. Komşu gencine yüz vermemiş, çocuklu bir mahkeme azasıyla evlenmişti.

1. Komşu gencine yüz vermemiş, çocuklu bir mahkeme azasıyla evlenmişti.

2. Vücut parçası, organ

Örnek:

1. Bu vücut, bütün azası kırılmış, birbiri üstüne yığılmış bir külçe hâlinde.

1. Bu vücut, bütün azası kırılmış, birbiri üstüne yığılmış bir külçe hâlinde.


Lisan : Arapça aʿżā

Telaffuz : a:za:

aza çoğa bakmamak
Anlamı:

1. olanla yetinmek


aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
Anlamı:

1. `büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir` anlamında kullanılan bir söz