Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
azametli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ulu, çok büyük

2. Gururlu

Örnek:

1. Kendisi gayet titiz, kibirli, azametli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar imiş.

1. Kendisi gayet titiz, kibirli, azametli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar imiş.

3. Görkemli, heybetli

4. Debdebeli

5. Çalımlı, kurumlu

Örnek:

1. Hatta biraz da azametli, kibirli muamelesi bana epeyce garip görünmüştü doğrusu.

1. Hatta biraz da azametli, kibirli muamelesi bana epeyce garip görünmüştü doğrusu.


azami
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , En çok, en üst, en büyük, en yüksek (derece, nicelik), maksimum, maksimal

Örnek:

1. Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum.

1. Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum.

2. matematik , matematik , matematik , matematik , Maksimum


Lisan : Arapça aʿẓamī

Telaffuz : a:zami:

azan kurda kızan köpek
Anlamı:

1. `belalı kişinin hakkından kötü kişi gelir` anlamında kullanılan bir söz


azap

İlgili Kelimeler:

cehennem azabı, kabir azabı, vicdan azabı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç

Örnek:

1. Azabın, biliyorum, ölümden daha derin / Baba, isyan etmesin gökyüzüne kederin

1. Azabın, biliyorum, ölümden daha derin / Baba, isyan etmesin gökyüzüne kederin

2. İslam inanışına göre dünyada günah işlemiş olanlara ahirette verilecek ceza


Lisan : Arapça ʿaẕāb

Telaffuz : aza:bı

azap
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Anadolu'nun birçok bölgesinde çiftlik uşağı

Örnek:

1. Ertesi sabah bahçede gezinirken Mehmet, emektar azaplarından birini gördü.

1. Ertesi sabah bahçede gezinirken Mehmet, emektar azaplarından birini gördü.

2. tarih , tarih , tarih , tarih , Yeniçeriler zamanında gerektikçe sancaklardaki gençlerden toplanıp ordu ve donanmaya katılan asker

Örnek:

1. Kocası ve büyük oğlu azap olarak orduya gitmişler, azap olarak ölmüşlerdi.

1. Kocası ve büyük oğlu azap olarak orduya gitmişler, azap olarak ölmüşlerdi.


Lisan : Arapça ʿazab

azap çekmek
Anlamı:

1. eziyet çekmek, üzüntü içinde olmak

2. ceza görmek


azap duymak
Anlamı:

1. acı çekmek, üzülmek

Örnek:

1. Bu şehrin takdir fukaralarının orta malına dönüşmüş olmasından azap duyuyorum.

1. Bu şehrin takdir fukaralarının orta malına dönüşmüş olmasından azap duyuyorum.


azap vermek
Anlamı:

1. acı çektirmek, üzmek

Örnek:

1. Bu düşünce ona epeyce azap verdi.

1. Bu düşünce ona epeyce azap verdi.


azaplı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntı, acı veren


azapsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntı, acı vermeyen


azar
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Paylama


Lisan : Farsça āzār

azar azar
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yavaş yavaş

Örnek:

1. Canan'ın pembe gölgesi azar azar küçülerek uzaklaşıyordu.

1. Canan'ın pembe gölgesi azar azar küçülerek uzaklaşıyordu.

2. Az az

3. Küçük ölçülerle


azar işitmek
Anlamı:

1. azarlanmak

Örnek:

1. Buna rağmen bir kez bile azar işitmeyişinden, arkadaki sessiz tartışmanın ne denli ciddi olduğunu kestirebiliyordu.

1. Buna rağmen bir kez bile azar işitmeyişinden, arkadaki sessiz tartışmanın ne denli ciddi olduğunu kestirebiliyordu.


azarlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Azarlamak işi, paylama

Örnek:

1. Büyük abla, kapının yanındaki iskemlenin üstünden fesimi aldığımı görünce çığlık çığlığa beni azarlamaya başladı.

1. Büyük abla, kapının yanındaki iskemlenin üstünden fesimi aldığımı görünce çığlık çığlığa beni azarlamaya başladı.


azarlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kırıcı ve sert söz söylemek, paylamak, tekdir etmek


azarlanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Azarlanabilmek işi


azarlanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Azarlanma ihtimali veya imkânı bulunmak


azarlanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Azarlanma işi


azarlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Azarlanmak işi, paylanma


azarlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Paylanmak, kötü sözle karşılaşmak


azarlatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Azarlatmak işi


azarlatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Azarlama işini yaptırmak veya azarlanmasına yol açmak

Örnek:

1. O kendini kimseye azarlatmaz.

1. O kendini kimseye azarlatmaz.


azarlayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Azarlayabilmek işi


azarlayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Azarlama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Azarlama becerisi bulunmak


azarlayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Azarlama işi