92406 kayıt bulundu.
1. değiştirmek
1. İyi bir terzinin bize giydirdiği esvaplar yalnız vücudumuza geçmiş ve onun şeklini tadil etmiş sayılamaz.
1. İyi bir terzinin bize giydirdiği esvaplar yalnız vücudumuza geçmiş ve onun şeklini tadil etmiş sayılamaz.
1. isim , isim , isim , isim , Değişiklikler
Lisan : Arapça taʿdīlāt
Telaffuz : ta:dila:tı, l ince okunur
1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Tat alma yetisi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir şeyin tadına bakmaya yeter miktarda olan
1. Doyumluk değil tadımlık.
1. Doyumluk değil tadımlık.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok az
1. ağzına alıp tadını denemek, test etmek
1. Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor.
1. Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , başından geçmiş olmak
1. bir şeyin tadı çok beğenilmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , herhangi bir şey çok beğenilmek
1. Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu.
1. Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu.
1. bir şeydeki ince güzelliği kavramak
1. Bir kere tadına varanlar, yine ondan ver, diye başıma balta kesiliyorlar.
1. Bir kere tadına varanlar, yine ondan ver, diye başıma balta kesiliyorlar.
1. aşırılığa kaçmamak
1. Yeter artık! Her şeyi tadında bırakmalı.
1. Yeter artık! Her şeyi tadında bırakmalı.
2. güzel giden bir şeyi tatsız bir duruma sokacak ölçüsüzlüğe vardırmamak
1. bir şeyin ne tatta olduğunu anlamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir şeyin güzelliğini bilir olmak, zevkine varmak
1. bir şeyin güzelliğinden veya sağladığı imkânlardan yeterince yararlanmak
1. Kırlarda karısı ile birlikte çıkacakları uzun at gezintilerinin, ocak ateşlerinin tadını çıkarırdı.
1. Kırlarda karısı ile birlikte çıkacakları uzun at gezintilerinin, ocak ateşlerinin tadını çıkarırdı.
1. güzel giden bir şeyi tatsız bir duruma sokacak ölçüsüzlüğe vardırmak
1. Şaka ettiğini ama şakanın tadını kaçırdığını söylüyordu.
1. Şaka ettiğini ama şakanın tadını kaçırdığını söylüyordu.
1. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Çabucak tatmak
Telaffuz : tadı'vermek
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Gülgillerden, 2-6 metre yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmeyen, çiçekleri salkım durumunda, beyaz veya yeşil olan, süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç, karayemiş ağacı, karayemiş (Prunus laurocerasus)
1. Şimdi İstanbul taklarının yeşil taflanları altından gaziler geçiyor.
1. Şimdi İstanbul taklarının yeşil taflanları altından gaziler geçiyor.
afra tafra
1. isim , isim , isim , isim , Kendisini olduğundan büyük gösterip böbürlenme, yüksekten atma
1. Bir süre yakayı ele vermemenin tafrasıyla dolaşmak, bir beceri örneği değil mi?
1. Bir süre yakayı ele vermemenin tafrasıyla dolaşmak, bir beceri örneği değil mi?
Lisan : Arapça ṭafre
Telaffuz : ta'fra
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir şeyi ayrıntılarıyla anlatma, açıklama
Lisan : Arapça tafṣīl
Telaffuz : tafsi:li
1. isim , isim , isim , isim , Ayrıntı
2. Ayrıntılı açıklama
1. Gaybubeti sırasında geçen hadiselere dair tafsilatı bir kere de kulaklarıyla dinlemek istiyor.
1. Gaybubeti sırasında geçen hadiselere dair tafsilatı bir kere de kulaklarıyla dinlemek istiyor.
Lisan : Arapça tafṣīlāt
Telaffuz : tafsi:la:tı, l ince okunur