92406 kayıt bulundu.
sustalı çakı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sustası olan
1. Elinde sustalı bir bıçakla köşeye oturdu.
1. Elinde sustalı bir bıçakla köşeye oturdu.
2. isim , isim , isim , isim , Emniyet yayı olan çakı
1. isim , isim , isim , isim , Sustasına basılarak açılan, açıldıktan sonra sustasına basılmadıkça kapanmayan bir tür büyük çakı
1. Babamın mendilinden bir sustalı çakı ile bir altın halka, bir de meşin kaplı defter çıktı.
1. Babamın mendilinden bir sustalı çakı ile bir altın halka, bir de meşin kaplı defter çıktı.
1. -i , -i , -i , -i , Susturma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Susturma becerisi bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Susturmak işi, ilzam
1. Susturmaya susturdun, emir verip başlatabilir misin?
1. Susturmaya susturdun, emir verip başlatabilir misin?
1. -i , -i , -i , -i , Susmasını sağlamak, susmasına sebep olmak
1. Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurdurmak istiyorum.
1. Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurdurmak istiyorum.
2. Verdiği karşılıkla veya yaptığı bir davranışla birini artık söz söyleyemeyecek bir duruma getirmek, ilzam etmek
1. Kendisini de arkadaşlarını da çok rahat susturup saf dışı bırakabilirlerdi.
1. Kendisini de arkadaşlarını da çok rahat susturup saf dışı bırakabilirlerdi.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Etkisini, gücünü azaltmak, gidermek, bastırmak
1. İşimizi gücümüzü bırakmış olmak düşüncesini bir vazife yapmakta olduğumuz fikri susturuyordu.
1. İşimizi gücümüzü bırakmış olmak düşüncesini bir vazife yapmakta olduğumuz fikri susturuyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Susmasını sağlayan, susmasına sebep olan
1. Susturucu cevap.
1. Susturucu cevap.
2. isim , isim , isim , isim , Patlamalı veya tepkili motorlarda, yanmış gazların dışarıya atılmasından doğan gürültüyü önlemeye, azaltmaya yarayan araç, egzoz
3. isim , isim , isim , isim , Ateşli bir silahın patlama gürültüsünü azaltan sistem
1. Masanın üzerine bıraktığı silahı ve susturucuyu alıp kutusuna yerleştirdi.
1. Masanın üzerine bıraktığı silahı ve susturucuyu alıp kutusuna yerleştirdi.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Susması sağlanmak, konuşması önlenmek
1. Kasabanın matemine hürmet olarak bu akşam radyo susturulmuştu.
1. Kasabanın matemine hürmet olarak bu akşam radyo susturulmuştu.
2. Aldığı karşılıkla artık söz söyleyemeyecek bir duruma düşürülmek
1. belirsiz mal varlığı
1. Adamın bizim adada yalıları, şatosu, köşkü, şusu busu vardır.
1. Adamın bizim adada yalıları, şatosu, köşkü, şusu busu vardır.
1. isim , isim , isim , isim , Balıkesir iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : susu'rluğu
1. isim , isim , isim , isim , Susma işi
1. Bu susuş, söyleyecek söz bulamadığı için değildi.
1. Bu susuş, söyleyecek söz bulamadığı için değildi.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın susmak
1. Sonra aniden, görünmeyen biri tarafından azarlanmışçasına susuverdi sıkıntıyla.
1. Sonra aniden, görünmeyen biri tarafından azarlanmışçasına susuverdi sıkıntıyla.
Telaffuz : susu'vermek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Suyu olmayan, suyu bulunmayan
1. Kazanalım parayı; hayır hasenat yaparız, İstanbul'un susuz semtlerine çeşme yaptırırız.
1. Kazanalım parayı; hayır hasenat yaparız, İstanbul'un susuz semtlerine çeşme yaptırırız.
2. Suyu çok az olan
1. Susuz portakal.
1. Susuz portakal.
3. Yağmursuz, kurak geçen
1. Susuz bir yaz.
1. Susuz bir yaz.
4. Susamış olan
1. Aç ve susuzuz düşüncesiyle bir sepet dolusu şeftali de almışlar getirmişler.
1. Aç ve susuzuz düşüncesiyle bir sepet dolusu şeftali de almışlar getirmişler.
5. zarf , zarf , zarf , zarf , Su olmadan
1. İçiyor, hiç durmadan içiyordu denizi / Bu içiş asırlarca susuz bıraktı bizi
1. İçiyor, hiç durmadan içiyordu denizi / Bu içiş asırlarca susuz bıraktı bizi
1. isim , isim , isim , isim , Kars iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : su'suz
1. isim , isim , isim , isim , Susuz olma durumu, kuraklık
1. Susuzluk korkusu, çölde, açık denizde, çorak bir dağ başında kapkara kızgın bir el gibi insanın gırtlağına sarılabilir.
1. Susuzluk korkusu, çölde, açık denizde, çorak bir dağ başında kapkara kızgın bir el gibi insanın gırtlağına sarılabilir.
2. Susamış olma durumu
1. İnsanlar susuzluklarını gidermek için suya ağız uzattıklarından beri adaleti aramışlar.
1. İnsanlar susuzluklarını gidermek için suya ağız uzattıklarından beri adaleti aramışlar.
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Eskiden bazı bitkilerden, bugün sodyum klorürden elde edilen sodyum karbonatın ticaretteki adı
Lisan : Fransızca soude
sütağacı, sütana, sütanne, süt asidi, sütbaba, süt beyaz, süt çocuğu, süt çorbası, süt danası, süt dişi, süthane, süt ineği, süt izni, süt kardeşi, süt kırı, sütkız, süt kuzusu, sütliman, süt mavisi, sütnine, sütoğul, süt otu, sütölçer, süt şekeri, süt taşı, süt tozu, sütü bozuk, arı sütü, aslansütü, balık sütü, bitki sütü, güneş sütü, kireçsütü, kuş sütü, soya sütü
1. isim , isim , isim , isim , Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını besledikleri, memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı
2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkte öz su
3. Erkek balığın tohumu
4. argo , argo , argo , argo , Benzin, mazot
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbolda bir oyuncunun topu kaleye sokmak için ayağıyla yaptığı sert ve hızlı vuruş
1. Sol ayağımla değil şutu atmak, topa dokunmak bile mümkün olmaz.
1. Sol ayağımla değil şutu atmak, topa dokunmak bile mümkün olmaz.
Lisan : İngilizce shoot