Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
şüphelenebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkulanabilme


şüphelenebilmek fiil
Anlamı:

1. -den , -den , -den , -den , Kuşkulanabilmek


şüpheleniş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkulanış


şüphelenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkulanma


şüphelenmek fiil
Anlamı:

1. -den , -den , -den , -den , Kuşkulanmak

Örnek:

1. Bunun bir casus olmasından şüphelendim.

1. Bunun bir casus olmasından şüphelendim.


şüpheli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kuşkulu

Örnek:

1. Mazisi şüpheli kadınlarla evlenmek, insanı sonraları rahatsız eder.

1. Mazisi şüpheli kadınlarla evlenmek, insanı sonraları rahatsız eder.

2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Kendisinden şüphe edilen, kuşkulanılan, zanlı


şüphesiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Şüphesi olmayan, kuşkusuz

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kuşkusuz

Örnek:

1. Onu bu topraklardan koparabilse, alıp Avustralya'ya götürürdü şüphesiz.

1. Onu bu topraklardan koparabilse, alıp Avustralya'ya götürürdü şüphesiz.


şüphesizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuşkusuzluk


şüpheye (veya şüphesine) kapılmak
Anlamı:

1. şüphe duymak

Örnek:

1. Eski bir bakan Ankara'nın bir köşesinde bir apartman mı yaptırmış, İsmet Paşa derhâl bir haksız iktisap şüphesine kapılıyordu.

1. Eski bir bakan Ankara'nın bir köşesinde bir apartman mı yaptırmış, İsmet Paşa derhâl bir haksız iktisap şüphesine kapılıyordu.


şüpheye düşmek
Anlamı:

1. kuşkulanmak

Örnek:

1. Yaşayışı şüpheye düşürmüştü beni.

1. Yaşayışı şüpheye düşürmüştü beni.


suples
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Güreşte hasmın sırtını yere getirmek için kendi üzerinden aşırılarak yapılan bir atma hareketi

2. Esneklik


Lisan : Fransızca souplesse

süprüntü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Temizlik yapıldığında toplanan toz ve çöp, çer çöp

Örnek:

1. Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı.

1. Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bayağı, aşağılık şey veya kimse


süprüntücü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir yerin süprüntüsünü temizleyen kimse

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Her şeyin en kötüsünü alan veya satan kimse


süprüntülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çöplük

Örnek:

1. Tamirden evvel Yeşil Cami bir harabe, bir süprüntülük idi.

1. Tamirden evvel Yeşil Cami bir harabe, bir süprüntülük idi.


süpürge

İlgili Kelimeler:

süpürge çalısı, süpürge darısı, süpürge otu, cadısüpürgesi, çalı süpürgesi, elektrikli süpürge, elektrik süpürgesi, kaldırım süpürgesi, tavan süpürgesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Süpürme işinde kullanılan araç

Örnek:

1. Hasta bakıcının elinden süpürgeyi kaparak ut gibi çalmaya başlamış.

1. Hasta bakıcının elinden süpürgeyi kaparak ut gibi çalmaya başlamış.

2. Elektrikli süpürge


süpürge çalısı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Süpürge otu


süpürge darısı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Buğdaygillerden, sıcak bölgelerde yetişen ve çiçek saplarından süpürge yapılan, darıya benzeyen bir bitki


süpürge otu
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Fundagillerden, çiçekleri pembe, küçük bir çana benzeyen, işlenmemiş topraklar üzerinde yetişen, kökünden ağızlık, dallarından kaba süpürge yapılan, çalı görünüşünde bir bitki, süpürge çalısı, funda, erika (Erica)


süpürgeci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Süpürge yapan veya satan kimse

2. Sokak süpürücüsü


süpürgecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Süpürge alıp satma veya sokak süpürme işi


süpürgeli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Süpürgesi olan

Örnek:

1. Eli süpürgeli paskal, tuhaflıklar yaparak seyircileri güldürürdü.

1. Eli süpürgeli paskal, tuhaflıklar yaparak seyircileri güldürürdü.


süpürgelik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Süpürge yapmaya elverişli olan çalı, bitki vb

2. Yapıların içinde, duvarların döşemeyle birleştiği yerde tabandan 10-15 santimetre yüksek, dışarıya çıkıntılı ağaç, mermer veya mozaik kuşak


süpürgesiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Süpürgesi olmayan


süpürme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Süpürmek işi


süpürmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin, bir yerin üstündeki çer çöp, toz toprak vb. şeyleri süpürge, fırça veya başka bir araçla toplamak, temizlemek

Örnek:

1. Herif süpürge ile fesini süpürüp de şak şak eline vurdukça un çuvalı gibi tozuyordu.

1. Herif süpürge ile fesini süpürüp de şak şak eline vurdukça un çuvalı gibi tozuyordu.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çıkarıp atmak, kovmak

Örnek:

1. Yanında binlerce kurbanlık ile / Süpürdü düşmanı, bastı dayağı

1. Yanında binlerce kurbanlık ile / Süpürdü düşmanı, bastı dayağı

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tüketmek, bitirmek

Örnek:

1. Tatlıya öyle düşkünmüş ki geceleri usulcacık kalkar, tel dolaptaki muhallebiyi, revaniyi, kadayıfı ne bulursa hepsini süpürürmüş.

1. Tatlıya öyle düşkünmüş ki geceleri usulcacık kalkar, tel dolaptaki muhallebiyi, revaniyi, kadayıfı ne bulursa hepsini süpürürmüş.