Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
Sultangazi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İstanbul iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : sulta'ngazi

Sultanhisar
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aydın iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : sulta'nhisar

sultani

İlgili Kelimeler:

sultanibuselik, sultanihüzzam, sultani tembel, sultaniyegâh

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sultanlara yaraşan veya sultanlarla ilgili

Örnek:

1. Zevcesi, bu sultani, bu muhteşem gururuyla ne kadar güzeldi.

1. Zevcesi, bu sultani, bu muhteşem gururuyla ne kadar güzeldi.

2. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , 1908'den sonra Osmanlı ülkelerinde, bugünkü lise dengi öğretim kurumu

Örnek:

1. Koskoca bir sultani mualliminin anası olmak!

1. Koskoca bir sultani mualliminin anası olmak!

3. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Mısır, Trablus ve Cezayir darphanelerinde basılan Osmanlı altını

4. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çekirdeksiz bir tür üzüm


Lisan : Arapça sulṭānī

Telaffuz : sulta:ni:

sultani tembel
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tembel, iş görmekten hoşlanmayan


sultani tembellik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sultani tembel olma durumu

Örnek:

1. Büfeye kadar yürümeye üşeniyor mu? Bu ne sultani tembellik kuzum.

1. Büfeye kadar yürümeye üşeniyor mu? Bu ne sultani tembellik kuzum.


sultanibuselik
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam


Lisan : Arapça sultānī + Farsça bū-selīk

Telaffuz : sulta:ni:bu:selik

sultanihüzzam
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam


Lisan : Arapça sultānī + huzām

Telaffuz : sulta:ni:hüzzam

Sultaniye üzümü
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Ege Bölgesi'nin verimsiz topraklarında üretilen, çekirdeksiz, hoş kokulu, kurutmalık bir tür üzüm


sultaniyegâh
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziği makamlarından biri

Örnek:

1. Radyo ince sazdan sultaniyegâh faslına başlamış.

1. Radyo ince sazdan sultaniyegâh faslına başlamış.


Lisan : Arapça sulṭānī + Farsça yegāh

Telaffuz : sulta:niyegâ:hı

sultanlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sultan olma durumu, padişahlık, saltanat

2. Sultan sanını taşıyan bir İslam hükümdarının ülkesi

Örnek:

1. Fas Sultanlığı.

1. Fas Sultanlığı.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Rahat yaşama durumu

Örnek:

1. Bekârlık sultanlıktır.

1. Bekârlık sultanlıktır.


sultanoğlu
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Padişah kızlarının, padişah soyundan olmayan kocalarından doğan erkek çocuğu


Telaffuz : sulta'noğlu

sulu

İlgili Kelimeler:

sulu boya, sulu göz, sulu kar, sulu sepken, sulu tarım, sulu yemek, sulu zırtlak, sulu ziraat, ala sulu, gözü sulu

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Suyu olan, içinde su bulunan, koyu karşıtı

Örnek:

1. Eczanede acaba nane suyu yahut zararsız bir sulu ilaç var mıdır?

1. Eczanede acaba nane suyu yahut zararsız bir sulu ilaç var mıdır?

2. Suyu çok olan

Örnek:

1. Onun getirdiği kızarmış eti, şarabı, iri ve sulu elmaları acele yuttu.

1. Onun getirdiği kızarmış eti, şarabı, iri ve sulu elmaları acele yuttu.

3. İçine su katılmış, sulandırılmış olan

Örnek:

1. Sulu süt.

1. Sulu süt.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yersiz şakalar yapan, söz ve davranışları ile çevresini tedirgin eden veya gereksiz iltifatlarda bulunan (kimse)

Örnek:

1. Ben diyor, akşamdan beri onu kolluyorum. Bilirim sarhoşluğu suludur.

1. Ben diyor, akşamdan beri onu kolluyorum. Bilirim sarhoşluğu suludur.


sulu boya
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Su ile karıştırılarak kullanılan bir boya

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu tür boya ile yapılan (resim)

Örnek:

1. ... ve bir aralık bana sulu boya resimler yaptırmaya kalkışmıştı.

1. ... ve bir aralık bana sulu boya resimler yaptırmaya kalkışmıştı.


sulu göz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Sulu gözlü


sulu gözlü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok önemsiz olaylarda bile gözyaşlarını tutamayan, ağlayan (kimse), gözü sulu, sulu göz


sulu gözlülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulu gözlü olma durumu


sulu kar
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yağmurla karışık bir biçimde yağan kar


sulu sepken
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , meteoroloji , meteoroloji , sıfat , sıfat , meteoroloji , meteoroloji , Yağmurla karışık bir biçimde yağan (kar)

Örnek:

1. Artık soğuklar başlamıştı, yağmurların ardı arkası kesilmiyor, bazen sulu sepken kar bile düşüyordu.

1. Artık soğuklar başlamıştı, yağmurların ardı arkası kesilmiyor, bazen sulu sepken kar bile düşüyordu.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Yağmurla karışık bir biçimde (kar yağmak)


sulu tarım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulamaya dayalı tarım


sulu yemek
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tencerede ve kendi suyu içerisinde pişirilen yemek türü, tencere yemeği


sulu ziraat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulu tarım


sulu zırtlak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gereğinden fazla sulu

Örnek:

1. Sulu zırtlak bir şey getirir.

1. Sulu zırtlak bir şey getirir.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Oyunlarda kuralları bozup mızıkçılık eden, ağlayan, kaçan (kimse)

3. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Limon


sülüğen
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Erimiş kurşunun, bir hava akımında yükseltgenmesiyle üretilen, çok yoğun ve zehirli, pas önleyici astar boyaların hazırlanmasında kullanılan kırmızı boya


suluk

İlgili Kelimeler:

suluk zinciri

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğrencilerin okula su götürdükleri kap

2. Kuş kafeslerinde su konan kap

3. Tavukların su gereksinimlerini karşılamak üzere uzun, yuvarlak, küçük çanak veya damlalıklı biçimlerde değişik malzemeden yapılmış yarı otomatik veya otomatik düzen

4. Büyükbaş hayvanların barındığı yerlerde su içmelerini kolaylaştıran küçük tekne veya havuz

Örnek:

1. Ahırlarda her iki hayvandan birine suluk yapılması gerektiği de vurgulanmış.

1. Ahırlarda her iki hayvandan birine suluk yapılması gerektiği de vurgulanmış.

5. spor , spor , spor , spor , Yarışçıların su, glikozlu su, çay veya meyve suyu koymalarına yarayan kap

6. tıp , tıp , tıp , tıp , Küçük çocukların başlarında, yer yer saç dökülmesi ve kabartılarla beliren bir deri hastalığı

7. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Oda içinde yıkanmak için ayrılmış küçük yer, gusülhane


süluk
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir yola girme, bir yol tutma

2. Bir tarikata girme

Örnek:

1. Süluk ehli.

1. Süluk ehli.


Lisan : Arapça sulūk

Telaffuz : sülu:k, l ince okunur