Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
sulandırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sulandırma işi yapılmak


sulandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulandırmak işi


sulandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sulu duruma gelmesini sağlamak

2. Su veya başka bir sıvı katıp karıştırarak yoğunluğunu azaltmak

Örnek:

1. Yoğurdu sulandırmak. Reçeli sulandırmak. Boyayı sulandırmak.

1. Yoğurdu sulandırmak. Reçeli sulandırmak. Boyayı sulandırmak.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ciddiyetini, ağırlığını kaybettirmek


sulanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulanma işi


sulanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulanmak işi

Örnek:

1. Ahlak daima gübrelenmeye, sulanmaya muhtaç bir fidana benzer.

1. Ahlak daima gübrelenmeye, sulanmaya muhtaç bir fidana benzer.

2. Bazı nesnelerin, havanın nemini soğurarak çözünme özelliği


sulanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sulama işi yapılmak

Örnek:

1. Sulandıkça canlanan bir nergise gösterilebilecek özenle yaralarını sardı onun.

1. Sulandıkça canlanan bir nergise gösterilebilecek özenle yaralarını sardı onun.

2. Sulu duruma gelmek

Örnek:

1. Geceye doğru kar sulanıyor ve gevşiyor.

1. Geceye doğru kar sulanıyor ve gevşiyor.

3. Suyu çoğalıp yoğunluğu azalma

Örnek:

1. Kanı sulandı.

1. Kanı sulandı.

4. Göz yaşarmak

Örnek:

1. Otomobilde bir şey kaçtığı için durmadan gözü sulanıp akıyor.

1. Otomobilde bir şey kaçtığı için durmadan gözü sulanıp akıyor.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ciddiyetini, ağırlığını kaybetmek

6. -e , -e , argo , argo , -e , -e , argo , argo , İmrendiğini açığa vurmak

Örnek:

1. Bizim çiçeklere sulandı.

1. Bizim çiçeklere sulandı.

7. -e , -e , argo , argo , -e , -e , argo , argo , Birine karşı duyulan cinsel isteği kendisine sezdirmek, yeşillenmek


sulantı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulanma, cinsel isteği gösterme, asılma

Örnek:

1. Ben erkek kalmak isterim, sulantı bana düşer ama beceremiyorum, odasından da ayrılamıyorum.

1. Ben erkek kalmak isterim, sulantı bana düşer ama beceremiyorum, odasından da ayrılamıyorum.


sular kararmak
Anlamı:

1. akşam olmaya başlamak

Örnek:

1. Son vapur iskeleye sular kararırken yanaşırdı.

1. Son vapur iskeleye sular kararırken yanaşırdı.


sular seller gibi
Anlamı:

1. bir metni yanlışsız söyleyecek kadar


sularında
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Saat gibi kelimelerle birlikte yaklaşık zaman bildiren bir söz, raddelerinde

Örnek:

1. Akşam ezanı sularında sofraya oturulurdu.

1. Akşam ezanı sularında sofraya oturulurdu.


sulatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulatmak işi


sulatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Sulama işini yaptırmak

Örnek:

1. Belediye bahçeleri sulatıyor, yangın söndürmenin yedek sularını da kullanıyormuş.

1. Belediye bahçeleri sulatıyor, yangın söndürmenin yedek sularını da kullanıyormuş.


sulayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sulayabilmek işi


sulayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sulama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Sulamaya gücü yetmek


sulbünden gelmek
Anlamı:

1. bir kimsenin öz evladı olmak

Örnek:

1. Yarım asır evvel göç etmiş Çekoslovak Yahudisi bir babanın sulbünden geliyordu.

1. Yarım asır evvel göç etmiş Çekoslovak Yahudisi bir babanın sulbünden geliyordu.


şule
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Alev, yalım

Örnek:

1. Bütün ordunun kalbini Duatepe'den çıkan kurtuluş şulesi aydınlatmış.

1. Bütün ordunun kalbini Duatepe'den çıkan kurtuluş şulesi aydınlatmış.


Lisan : Arapça şuʿle

Telaffuz : şu:le

sülf
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , kimya , kimya , isim , isim , eskimiş , eskimiş , kimya , kimya , Kükürt


Lisan : Latince

sülfamit
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Mikroplara karşı etkili olan azotlu ve kükürtlü organik birleşimlerin ortak adı


Lisan : Fransızca sulfamide

sülfat

İlgili Kelimeler:

amonyum sülfat, bakır sülfat, baryum sülfat, demir sülfat, magnezyum sülfat, potasyum sülfat, sodyum sülfat, kinin sülfatı

Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Sülfürik asidin tuzu veya esteri


Lisan : Fransızca sulfate

sulfata
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kinin sülfatı ve genel olarak kinin tuzu

Örnek:

1. Sizin sulfatalarınız tesir etmiyor. İçine nişasta karıştırıyorsunuz.

1. Sizin sulfatalarınız tesir etmiyor. İçine nişasta karıştırıyorsunuz.


Telaffuz : sulfa'ta

sülfatlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mantar hastalıklarına karşı bitkilere bakır sülfat, demir sülfat püskürtme veya bitkileri bu maddelere bulama işlemi


sülfatlanma
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Bir akümülatörün levhaları üzerinde kurşun sülfat tabakasının oluşması


sülfatlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Doğal maden sülfürlerinin hava ve su etkisiyle yavaş yavaş sülfat durumuna dönüşmesi


sülfit

İlgili Kelimeler:

sodyum hiposülfit

Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Sülfürlü asit tuzu


Lisan : Fransızca sulfite

sülfitleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şarapçılıkta üzüm, elma veya armut şırasını kükürtdioksitle temizleme yöntemi