92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle çete durumunda bir araya gelmiş haydutlar tarafından yapılan silahlı hırsızlık
2. Hiçbir emek harcamadan ve yolsuz olarak elde edilen büyük kazanç, vurgun
mezar soyguncusu
1. isim , isim , isim , isim , Soygun yapan kimse
1. isim , isim , isim , isim , Soygun yapma, çapul
1. Belki de büsbütün başka bir şey, bir soygunculuk mu yoksa?
1. Belki de büsbütün başka bir şey, bir soygunculuk mu yoksa?
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Tüyleri alacalı, bir tür küçük karga
Lisan : Bulgarca
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ölünün üzerinden çıkan giysi
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Bir insan topluluğunu ulusal, dinsel vb. sebeplerle yok etme, jenosit, genosit, pogrom
Telaffuz : so'ykırım
şöyle bir, şöyle böyle
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Şunun gibi, şuna benzer biçimde
2. Şu yolda, şu biçimde
1. Kendisi lisedeki ilk zamanlarını şöyle anlatmıştı.
1. Kendisi lisedeki ilk zamanlarını şöyle anlatmıştı.
3. Aşağı yukarı
1. O zamanlar, şöyle öğleye doğru otele bir başvurup çamaşır değiştireceği varsa değiştiriyor.
1. O zamanlar, şöyle öğleye doğru otele bir başvurup çamaşır değiştireceği varsa değiştiriyor.
Telaffuz : şö'yle
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Üstünkörü
1. Bardağı şöyle bir yıkadı.
1. Bardağı şöyle bir yıkadı.
2. Kısa süreli
1. O akşam, Bebek dönüşü, Miralay Ferit'i yoklamak için geçerken şöyle bir uğramıştı.
1. O akşam, Bebek dönüşü, Miralay Ferit'i yoklamak için geçerken şöyle bir uğramıştı.
1. kısaca bakmak
1. İsteksiz gözlerle listeye şöyle bir baktı.
1. İsteksiz gözlerle listeye şöyle bir baktı.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ne iyi ne kötü, orta derecede, acı tatlı, iyi kötü
1. Almancayı şöyle böyle bilir.
1. Almancayı şöyle böyle bilir.
2. Aşağı yukarı, hemen hemen, yaklaşık olarak, acı tatlı, iyi kötü
1. Şöyle böyle üç yıl oldu.
1. Şöyle böyle üç yıl oldu.
1. bir işin gerçekleşmekten çok uzak bulunduğunu, ona bağlı daha kolay, daha basit bir şeyin bile gerçekleşmediğini anlatan bir söz
1. Uyumak şöyle dursun, biraz dinlenmek bile mümkün olmadı.
1. Uyumak şöyle dursun, biraz dinlenmek bile mümkün olmadı.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Şu biçimde, tam şöyle
1. Şöylece bir etrafıma baktım.
1. Şöylece bir etrafıma baktım.
Telaffuz : şö'ylece
1. isim , isim , isim , isim , Söyleyiş, söyleniş, sesletim, telaffuz
2. Kalıplaşmış, klişeleşmiş söz, ifade
3. Bir veya birçok cümleden oluşan, başı ve sonu olan bildiri, tez
1. isim , isim , isim , isim , Söylemek işi
1. Birinin çıkıp onu uyarmasına, nasıl göründüğünü söylemesine ihtiyacı vardı.
1. Birinin çıkıp onu uyarmasına, nasıl göründüğünü söylemesine ihtiyacı vardı.
1. bir kimse veya bir konu ile ilgili olarak söylenmemesi gereken şeyleri söylemek
1. Bir vakitler aralarından su sızmayan o dünya ahiret kardeş hatun kişiler, şimdi birbirlerini çekemiyor, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı.
1. Bir vakitler aralarından su sızmayan o dünya ahiret kardeş hatun kişiler, şimdi birbirlerini çekemiyor, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı.
1. -i , -i , -i , -i , Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak
1. Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim.
1. Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim.
2. Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak
1. Hececiler kendilerinden sonra yeni bir edebî neslin yetişmediğini söylüyorlar.
1. Hececiler kendilerinden sonra yeni bir edebî neslin yetişmediğini söylüyorlar.
3. Yapılmasını istemek
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Türkü, şarkı vb. okumak
1. Kanto söyler gibi hareketler ve taklitlerle söylediği şarkılar pek eğlenceli şeylerdi.
1. Kanto söyler gibi hareketler ve taklitlerle söylediği şarkılar pek eğlenceli şeylerdi.
5. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yazmak, düzmek
1. Şiir söylemek.
1. Şiir söylemek.
6. -e , -e , -e , -e , Haber vermek
1. Benim burada nasıl yaşadığımı görenler gidip babama da söylerler.
1. Benim burada nasıl yaşadığımı görenler gidip babama da söylerler.
7. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Önceden bildirmek, tahmin etmek
1. Bir değil iki tane olduğunu size söylemiştim.
1. Bir değil iki tane olduğunu size söylemiştim.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sipariş etmek
9. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak
1. Ne söyler bu türküler / Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler
1. Ne söyler bu türküler / Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler
1. utanılacak bir durumun açıklanması sırasında kullanılan bir söz
1. O zamana kadar hamallık, boyacılık, müvezzilik ve söylemesi ayıp hırsızlık yapmıştı.
1. O zamana kadar hamallık, boyacılık, müvezzilik ve söylemesi ayıp hırsızlık yapmıştı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Söyleniş özelliği taşımak
2. Söylemeye özen göstermek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Söylenme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Bu konularda söylenebilecekler hem çok fazla hem çok az.
1. Bu konularda söylenebilecekler hem çok fazla hem çok az.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Söylenmek
1. Onların da belki merhume ve öksüzler hakkında söylenilecek bir fikirleri olurdu. Fakat şimdilik ne deseler çiğ düşecekti.
1. Onların da belki merhume ve öksüzler hakkında söylenilecek bir fikirleri olurdu. Fakat şimdilik ne deseler çiğ düşecekti.
2. Herhangi biri söylenmek
1. Yabancıların önünde böyle ulu orta söylenilir mi?
1. Yabancıların önünde böyle ulu orta söylenilir mi?