92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Hiçbir değeri ve önemi olmayan, benzerleriyle karşılaştırıldığında değersizliği daha iyi anlaşılan
1. Olimpiyatlarda ne zamandır solda sıfırdık.
1. Olimpiyatlarda ne zamandır solda sıfırdık.
1. anlamı olmamak, değersiz olmak
1. Benim hâlim memleketin düştüğü hâlin yanında solda sıfır kalır.
1. Benim hâlim memleketin düştüğü hâlin yanında solda sıfır kalır.
2. sönük kalmak
1. -i , -i , -i , -i , Solmasına sebep olmak
1. Güneş, boyaları soldurdu.
1. Güneş, boyaları soldurdu.
bilgi şöleni
1. isim , isim , isim , isim , Ziyafet
1. Sizin şöleniniz, galiba, benimkinden daha masraflı olmuş.
1. Sizin şöleniniz, galiba, benimkinden daha masraflı olmuş.
2. Belli bir amaçla düzenlenen eğlence
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sanat gösterisi
4. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Din töreni niteliğinde yemek toplantısı
Lisan : Yunanca
1. şölen düzenlemek, ziyafet vermek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , sanat gösterisinde bulunmak
1. Konuşmanın şurasına burasına espriler serpiştirerek size bir konuşma şöleni çekerdi.
1. Konuşmanın şurasına burasına espriler serpiştirerek size bir konuşma şöleni çekerdi.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bitkimsi hayvanlardan deniz analarını, sifonluları ve mercanları içine alan önemli bir bölüm
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Müzik ezgilerinin nota adları ile ses ve süre değerlerine uygun bir biçimde söylenmesi
2. Notaları değerlerine göre seslendirmeyi amaçlayan müzik çalışması
Lisan : Fransızca solfège
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş
1. Öyle solgun, öyle zayıftı ki bir yolcudan ziyade bir hastaya benziyordu.
1. Öyle solgun, öyle zayıftı ki bir yolcudan ziyade bir hastaya benziyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Solgunlaşmak işi
1. Tepedeki parmaklıklı delikten giren ışık, solgunlaşmaya başlamıştı.
1. Tepedeki parmaklıklı delikten giren ışık, solgunlaşmaya başlamıştı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Solgun duruma gelmek
1. O anda yalnız kahveye değil neredeyse bütün Niksar'a hüzün çöker, lambaların ışığı solgunlaşırdı.
1. O anda yalnız kahveye değil neredeyse bütün Niksar'a hüzün çöker, lambaların ışığı solgunlaşırdı.
1. isim , isim , isim , isim , Bingöl iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : so'lhan
1. sıfat , sıfat , toplum bilimi , toplum bilimi , sıfat , sıfat , toplum bilimi , toplum bilimi , Dayanışmacı
Lisan : Fransızca solidariste
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Dayanışmacılık
Lisan : Fransızca solidarisme
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Tekbencilik
Lisan : Fransızca solipsisme
assolist
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Bir müzik eserini tek başına çalan, söyleyen sanatçı, solocu
1. Sıra şarkıcılığından çıkarak Köroğlu gibi adı dağlarda gezen şöhretli bir solist oluyor.
1. Sıra şarkıcılığından çıkarak Köroğlu gibi adı dağlarda gezen şöhretli bir solist oluyor.
Lisan : Fransızca soliste
assolistlik
1. isim , isim , isim , isim , Solistin görevi, soloculuk
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir taşıt, önünden gitmekte olan taşıtın solundan geçmek
1. Emirgân iskelesinin oralarda, ansızın sollayan serseri bir kamyondan kıl payı kurtuldu.
1. Emirgân iskelesinin oralarda, ansızın sollayan serseri bir kamyondan kıl payı kurtuldu.
1. -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , Sollama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Sollama becerisi bulunmak