92406 kayıt bulundu.
1. ünü yayılmak
1. Burada jandarma teğmeni olsun da daha bir defa, Ankara'da şöhret salmış olan o gözleri görmesin.
1. Burada jandarma teğmeni olsun da daha bir defa, Ankara'da şöhret salmış olan o gözleri görmesin.
1. çok tanınmak
1. Bizim evin altında, şöhreti dünyayı tutmuş bir turşucu dükkânı vardı.
1. Bizim evin altında, şöhreti dünyayı tutmuş bir turşucu dükkânı vardı.
şanlı şöhretli
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ünlü
1. İstanbul'un en güzel, en şöhretli kadınlarından idi.
1. İstanbul'un en güzel, en şöhretli kadınlarından idi.
şok tedavisi, artçı şok, kültür şoku
1. isim , isim , isim , isim , Ani bir değişiklik sonucunda ortaya çıkan şaşkınlık
1. Sinan, şoka uğramış bir hâlde soruyor.
1. Sinan, şoka uğramış bir hâlde soruyor.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Şaşırtıcı, alışılmamış, beklenmedik
3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Kaza, beklenmeyen bir olay, bazı ilaç ve uyuşturucuların yarattığı fiziksel veya ruhsal olarak birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü
Lisan : Fransızca choc
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Beyinden gerilimli elektrik geçirme veya organizmanın dengesini sarsma yoluyla beyin işlevlerini uyarıcı bir tedavi yöntemi
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Sokma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Yeter ki o beni içeri sokabilsin ve ben bu röportajı kotarayım.
1. Yeter ki o beni içeri sokabilsin ve ben bu röportajı kotarayım.
1. herhangi bir sebeple dışarı çıkmak
1. Her zaman, saat on bir buçuk dedi mi kadın erkek, kol kola sokağa dökülürlerdi.
1. Her zaman, saat on bir buçuk dedi mi kadın erkek, kol kola sokağa dökülürlerdi.
2. gösteri, protesto gibi amaçlarla insanlar sokaklara, meydanlara inmek
1. kadın kötü yola saparak orta malı olmak
2. bir şey çoğalıp değerini yitirmek
3. sükûneti, huzuru evin dışında aramak
1. Babamın iğneli bakışlarından kurtulmak için o uyurken sokaklara düşerdim.
1. Babamın iğneli bakışlarından kurtulmak için o uyurken sokaklara düşerdim.
1. birini düşkün, yoksul kalacak biçimde evden, iş yerinden uzaklaştırmak veya kovmak
1. İnsanı kolundan tutup sokağa atmazlar.
1. İnsanı kolundan tutup sokağa atmazlar.
2. para, eşya vb.ni boş yere harcamak
sokak çocuğu, sokak kadını, sokak kapısı, sokak kızı, sokaktaki adam, ara sokak, arka sokak, çıkmaz sokak
1. isim , isim , isim , isim , İl, ilçe vb. yerleşim bölgelerinde, iki yanında evler olan, caddeye oranla daha dar veya kısa olabilen yol
1. Biraz sonra şehrin bütün sokaklarında süvariler dörtnala koşmaya başladılar.
1. Biraz sonra şehrin bütün sokaklarında süvariler dörtnala koşmaya başladılar.
Lisan : Arapça zuḳāḳ
1. isim , isim , isim , isim , Vaktini genellikle sokaklarda geçirip eğitimden yoksun kalmış çocuk
1. Sokak çocuklarını bir muzırlık yapmasınlar diye mektep çocukları gibi ikişer ikişer tabura sokarak bahçeden geçirdi.
1. Sokak çocuklarını bir muzırlık yapmasınlar diye mektep çocukları gibi ikişer ikişer tabura sokarak bahçeden geçirdi.
2. Evi ve yakınlarından yoksun, sokaklarda yaşayan çocuk
1. isim , isim , isim , isim , Evin sokağa açılan kapısı
1. Sokak kapısının usulcacık açıldığını duydum.
1. Sokak kapısının usulcacık açıldığını duydum.
1. sığınacak yeri olmamak, bakacak kimsesi bulunmamak
1. Şimdi eski âdetler kalktı ama bu öksüzün kimseciği yok, sokakta kaldı.
1. Şimdi eski âdetler kalktı ama bu öksüzün kimseciği yok, sokakta kaldı.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Genellikle kamuoyunun görüşünü dile getirdiğine inanılan herhangi bir kişi
2. Belirgin bir özelliği olmayan, sıradan adam
1. Hüsnü Paşa'nın oğlu olduğunu sık sık unutturup sokaktaki adam kişiliğine bürünmekten çok zevk alırdı.
1. Hüsnü Paşa'nın oğlu olduğunu sık sık unutturup sokaktaki adam kişiliğine bürünmekten çok zevk alırdı.
1. kolayca sağlamak, masrafsız ve zahmetsiz elde etmek
1. Baban parayı sokaktan topluyordu.
1. Baban parayı sokaktan topluyordu.
Ön Takı : (bir şeyi)
1. isim , isim , isim , isim , Aydın iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : sö'ke
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , `Birdenbire şaşırtmak, hoşa gitmeyecek bir şey yapmak` anlamlarındaki şoke etmek ve `birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak` anlamlarındaki şoke olmak deyimlerinde kullanılan bir söz
Lisan : Fransızca choqué