Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
söğüt

İlgili Kelimeler:

aksöğüt, kızılsöğüt, salkım söğüt, keçi söğüdü, sepetçi söğüdü

Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Söğütgillerden, sulak yerlerde yetişen, yaprakları almaşık ve alt yüzleri havla örtülü büyük bir ağaç (Salix)

Örnek:

1. Bize bahar su gibi damlar senin sesinde / Uzanmış gönülleriz bir söğüt gölgesinde

1. Bize bahar su gibi damlar senin sesinde / Uzanmış gönülleriz bir söğüt gölgesinde


Söğüt
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilecik iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : sö'ğüdü

soğutabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Soğutabilmek işi


soğutabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Soğutma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Soğutmaya gücü yetmek


söğütgiller
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , İki çeneklilerden, söğüt, kavak vb. türleri içine alan bir bitki familyası


soğutkan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıcaklığı azaltan, soğutma özelliği olan

2. isim , isim , isim , isim , Soğutmaç, soğutucu


söğütlü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Söğüt ağaçları bulunan (yer)


Söğütlü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sakarya iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : söğü'tlü

söğütlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Söğüt ağacı bol olan yer

Örnek:

1. Uzakta çay kenarında söğütlük içinde küçük bir köy vardı.

1. Uzakta çay kenarında söğütlük içinde küçük bir köy vardı.


soğutma

İlgili Kelimeler:

beton soğutma, derin soğutma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Soğutmak işi


soğutmaç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Soğutucu


soğutmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Soğumasını sağlamak, soğumasına sebep olmak

Örnek:

1. Suyu soğutmak.

1. Suyu soğutmak.

2. -den , -den , mecaz , mecaz , -den , -den , mecaz , mecaz , Herhangi bir durum, kişi, olay; birine, bir yere veya bir şeye karşı duyulan sevgi ve ilginin yok olmasına yol açmak, dondurmak

Örnek:

1. Bizden soğudular, bizi de kendilerinden soğuttular.

1. Bizden soğudular, bizi de kendilerinden soğuttular.


soğutucu

İlgili Kelimeler:

derin soğutucu

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Soğutma özelliği olan, frigorifik

2. isim , isim , isim , isim , Buzdolabı

3. isim , isim , isim , isim , Bir makine veya yapıda, aşırı ısınmayı önlemek için yer alan düzen, soğutmaç


soğutuculuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Soğutucu olma durumu


soğutulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Soğutulmak işi


soğutulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -den , -den , nesnesiz , nesnesiz , -den , -den , Soğutma işine konu olmak


soğutuş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Soğutma işi


soğuyuş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Soğuma işi


sohbet

İlgili Kelimeler:

sohbet ustası, hoşsohbet, sanal sohbet, can sohbeti

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl

Örnek:

1. Biraz evvelki sükûtu şimdi hararetli bir sohbet takip ediyordu.

1. Biraz evvelki sükûtu şimdi hararetli bir sohbet takip ediyordu.

2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Söyleşi

Örnek:

1. Tam fikir ve sanat sohbetlerine yakışan bir çerçeve içindeyiz.

1. Tam fikir ve sanat sohbetlerine yakışan bir çerçeve içindeyiz.


Lisan : Arapça ṣuḥbet

sohbet etmek
Anlamı:

1. dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirmek, söyleşide bulunmak, yârenlik etmek, hasbihâl etmek

Örnek:

1. Günlerdir gelip bizimle sohbet ediyorsun. Muradın nedir?

1. Günlerdir gelip bizimle sohbet ediyorsun. Muradın nedir?


sohbet ustası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Konuşması zevkle dinlenen ve doyurucu olan, dinleyicileri âdeta büyüleyen kimse

Örnek:

1. Bu sohbet ustası radyo aracılığıyla tüm Türkiye'yi ağzına baktıran bir millî kahve ağabeyi hâline gelivermişti.

1. Bu sohbet ustası radyo aracılığıyla tüm Türkiye'yi ağzına baktıran bir millî kahve ağabeyi hâline gelivermişti.


şöhret

İlgili Kelimeler:

şöhret sahibi, yalancı şöhret

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ün

Örnek:

1. Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı.

1. Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı.

2. Tanınmış, ünlü kimse

Örnek:

1. Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var.

1. Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var.


Lisan : Arapça şuhret

şöhret bulmak (veya kazanmak)
Anlamı:

1. ün sahibi olmak, üne kavuşmak, ünlenmek

Örnek:

1. Fakat Nedim'den hoşlanan kızlarla kadınların çoğu onu, yeni şöhret bulan bir sinema aktörüne benzetmektedir.

1. Fakat Nedim'den hoşlanan kızlarla kadınların çoğu onu, yeni şöhret bulan bir sinema aktörüne benzetmektedir.

2. Her mahallede hatta satıcılar arasında şöhret kazanmış olan güzel sesliler bulunurdu.

2. Her mahallede hatta satıcılar arasında şöhret kazanmış olan güzel sesliler bulunurdu.


şöhret kapısı açılmak
Anlamı:

1. meşhur olmaya başlamak


şöhret sahibi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ün kazanmış (kimse)

Örnek:

1. Şöhret sahibi imza, güçlük çekmezdi eserine alıcı bulmakta.

1. Şöhret sahibi imza, güçlük çekmezdi eserine alıcı bulmakta.