92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Ağır vasıtaların önünde yer alan, şoförün ve yanındakilerin oturması için düzenlenmiş bölüm
1. Annemle babam kamyonun şoför mahalline, biz üç kardeş arkaya eşyaların üstüne kurulduk.
1. Annemle babam kamyonun şoför mahalline, biz üç kardeş arkaya eşyaların üstüne kurulduk.
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle otobüs, kamyon, minibüs vb. kara taşımacılığı yapan araçlarda şoföre veya yolculara yardım eden kimse
1. Şoför muavini, uzun boylu gence otobüsün üstünden eşyalarını uzatıyordu.
1. Şoför muavini, uzun boylu gence otobüsün üstünden eşyalarını uzatıyordu.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çin kökenli olup Kore yarımadasında yetişen, 15-20 metre boy atabilen, 1 metre eninde gövdeye ulaşabilen, dalları uzun, hafif kıvrık ve koyu yeşil renkte olan bir tür ağaç (Sophora japonica)
Telaffuz : sofo'ra
1. isim , isim , isim , isim , Şoför olma durumu, sürücülük
1. Şoförlüğü daha on üç yaşındayken öğrenmiş olmakla övünürdüm.
1. Şoförlüğü daha on üç yaşındayken öğrenmiş olmakla övünürdüm.
2. Şoförün işi
sofra başı, sofra bezi, sofra duası, sofra örtüsü, sofra tahtası, sofra takımı, sofra tuzu, sofrası açık, çilingir sofrası, içki sofrası, iftar sofrası, yer sofrası, Zekeriya sofrası
1. isim , isim , isim , isim , Masa, sini vb. şeylerin, yemek yemek üzere hazırlanmış durumu
1. Yemek vakti gelmiş, misafirler sofraya oturmuşlardı.
1. Yemek vakti gelmiş, misafirler sofraya oturmuşlardı.
2. Birlikte yemek yiyenlerin tümü
1. Bizim sofra çok şendir.
1. Bizim sofra çok şendir.
3. Genellikle tekerlek biçiminde, üzerinde yemek de yenebilen ayaklı hamur tahtası
1. Bir gün sofra masasının altına saklanmıştım da beni bir türlü bulamamıştın.
1. Bir gün sofra masasının altına saklanmıştım da beni bir türlü bulamamıştın.
4. Halı göbeğinde daire biçimindeki çiçekli bölüm
5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Anüs
1. Çocuğun sofrası dışarı fırlamış.
1. Çocuğun sofrası dışarı fırlamış.
Lisan : Arapça sufre
1. yemek yemek için sofra takımını dizmek ve yiyecekleri hazırlamak
1. Hanımlar sessiz hareketlerle ortaya iki sofra kurmuşlardı.
1. Hanımlar sessiz hareketlerle ortaya iki sofra kurmuşlardı.
1. isim , isim , isim , isim , Yerde yemek yeneceği zaman üzerine sofra takımı konan alçak masa
1. Sofra tahtası, çardağın köşesinde kalan zeytinin gölgesinde kurulmuştu.
1. Sofra tahtası, çardağın köşesinde kalan zeytinin gölgesinde kurulmuştu.
1. isim , isim , isim , isim , Yemek yerken kullanılan çatal, bıçak, tabak, örtü, peçete vb. şeylerin tümü
1. isim , isim , isim , isim , İyot bakımından zenginleştirilmiş, ince toz hâline getirilmiş tuz
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Saraylarda sofrayı kurma, kaldırma, yemeği dağıtma vb. işlerle görevlendirilmiş kimse
1. Çatlasan sofracı Rum'dan karı olmaz adama.
1. Çatlasan sofracı Rum'dan karı olmaz adama.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sofrada yemeye yarayan
1. Sofralık üzüm. Sofralık zeytin.
1. Sofralık üzüm. Sofralık zeytin.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Konuklarını yemeğe alıkoymayı seven, sofrasında konuk eksik olmayan (kimse)
1. yemek yendikten sonra masa, sini vb.ni temizlemek
1. Yemek yendi. Annem sofrayı topladı.
1. Yemek yendi. Annem sofrayı topladı.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Medrese öğrencisi
1. Okuyanlardan biri on altı, on yedi yaşlarında genç bir softa.
1. Okuyanlardan biri on altı, on yedi yaşlarında genç bir softa.
2. İlmiyeden olanlara aşağılamak amacıyla verilen ad
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir görüşe, bir inanışa körü körüne bağlanan kimse
1. İnandığından başka inanılacak şey olmadığına inanan insan softadır.
1. İnandığından başka inanılacak şey olmadığına inanan insan softadır.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yaşadığı çağın gerisinde kalmış, geri kafalı kimse
1. Bizim moruk yeni kafalı görünmek ister amma halis muhlis softadır.
1. Bizim moruk yeni kafalı görünmek ister amma halis muhlis softadır.
Lisan : Farsça sūḫte
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir görüşe, bir inanışa körü körüne bağlanmak, softa durumuna gelmek
kaba sofu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dinin buyruk ve yasaklarına bütünüyle uyan (kimse)
Lisan : Arapça ṣūfī