92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Hücre bilimi
Lisan : Fransızca cytologie
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hücre bilimsel
Lisan : Fransızca cytologique
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Çekirdek dışta kalmak üzere protoplazma yığını
Lisan : Fransızca cytoplasme
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hücrelerin yapı ve işleyişinde hasara veya hücre ölümüne sebep olan (madde)
Lisan : Fransızca cytotoxique
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Birçok meyve ve sebzede serbest durumda veya potasyum, kalsiyum tuzu olarak bulunan, hafifçe mayalanmış limon suyunun kaynar durumdaki kalsiyum karbonatla işlenmesinden elde edilen asit, limon asidi, limon tozu, limon tuzu
Lisan : Fransızca acide citrique
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Öküz soğuğu
Lisan : Arapça sitte + s̱evr
Telaffuz : sitte'isevir
1. `fırtına günlerinde hava her saat değişikliğe uğrar` anlamında kullanılan bir söz
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok uzun zaman
1. Ben gelmesem sittinsene semtime uğramayacaksın.
1. Ben gelmesem sittinsene semtime uğramayacaksın.
Lisan : Arapça sittīn + sene
Telaffuz : si'ttinsene
ince sıva, kaba sıva
1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir yapıdaki yüzeyleri düzgünleştirmek için kullanılan, yarı akışkan, kum, kireç, çimento karışımı veya toprak harç
1. Onu sıvası dökük, iki göz evinde kınalı saçlı, çipil oğlancığını severken görmeli.
1. Onu sıvası dökük, iki göz evinde kınalı saçlı, çipil oğlancığını severken görmeli.
2. Bir yapının duvarlarına sürülen ince harç tabakası
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Sıvacı kuşugillerden, Avrupa ve Asya ormanlarında yaşayan, 15 santimetre uzunluğunda ötücü bir kuş (Sitta europea)
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Omurgalı hayvanlardan, birçok türü bulunan ötücü kuşları içine alan bir familya
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıvanmış, kıvrılmış (giysi kolu)
1. Eli yüzü karalı, elleri dirseklerine kadar sıvalı mürettipler harıl harıl çalışırlarken arada bana bakıyorlardı.
1. Eli yüzü karalı, elleri dirseklerine kadar sıvalı mürettipler harıl harıl çalışırlarken arada bana bakıyorlardı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıva vurulmuş, sıva sürülmüş
1. Sıvalı duvar.
1. Sıvalı duvar.
2. Sıvar gibi bulaşmış, sıvanmış
1. isim , isim , isim , isim , Sıvamak işi
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıvanır gibi üstüne kaplanmış, örtülmüş veya çok sık takılmış
1. Sıvama pırlanta bir taç.
1. Sıvama pırlanta bir taç.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Zemini hemen hiç görülmeyecek kadar kaplanmış, örtülmüş veya takılmış olarak
4. zarf , zarf , zarf , zarf , Silme
1. Bardağı sıvama doldurdu.
1. Bardağı sıvama doldurdu.
1. -i , -i , -i , -i , Sıva ile kaplamak, sıva vurmak
1. Kırlangıç yapar yuvayı / Çamur sıvayı sıvayı
1. Kırlangıç yapar yuvayı / Çamur sıvayı sıvayı
2. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Harcı bir yere vurmak
1. Çimentoyu duvara sıvamak.
1. Çimentoyu duvara sıvamak.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bulaştırmak
1. Yüzünün bütün derisini kulaklarının arkasına kadar bir krem tabakasıyla sıvadı.
1. Yüzünün bütün derisini kulaklarının arkasına kadar bir krem tabakasıyla sıvadı.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Okşamak, sıvazlamak
1. Zehra Hanım Tevfik'in ebesiydi ve onu çok severdi. Arkasını sıvardı, teselli verdi.
1. Zehra Hanım Tevfik'in ebesiydi ve onu çok severdi. Arkasını sıvardı, teselli verdi.
5. argo , argo , argo , argo , Küfretmek
1. -i , -i , -i , -i , Kolu, paçayı yukarı çekip toplamak veya kıvırmak
1. Sait elini kolunu sıvayıp ıstakozu çıtır çıtır kırmıştır.
1. Sait elini kolunu sıvayıp ıstakozu çıtır çıtır kırmıştır.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sıvanma ihtimali veya imkânı bulunmak