Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
sırt sırta vermek
Anlamı:

1. iş birliği yapmak

Örnek:

1. Sırt sırta verip bitiririz bu işi.

1. Sırt sırta verip bitiririz bu işi.


sirtaki
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolların ve ayak hareketlerinin önemli olduğu, giderek hızlanan bir tür halk oyunu

Örnek:

1. İlkin laterna eşliğinde sirtakiler yapıldı, sonra hızlı danslara geçildi.

1. İlkin laterna eşliğinde sirtakiler yapıldı, sonra hızlı danslara geçildi.


Lisan : Rumca

sırtar
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kelergillerden bir tür balık


sırtarış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sırtarma işi


sırtarma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sırtarmak (I), (II) işi


sırtarmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Açıkta kalarak görünmek

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Karşı koymaya hazırlanmak

3. Diklenmek, karşı koymak

Örnek:

1. Sen ona arka vermesen o bize böyle sırtarmazdı.

1. Sen ona arka vermesen o bize böyle sırtarmazdı.


sırtarmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sırıtmak


sırtçı
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Taşıyıcı


sırtçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Taşıyıcılık


sırtı kaşınmak
Anlamı:

1. dayak yemeyi hak edecek davranışta bulunmak


sırtı pek
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kalın giyinmiş


sırtı peklik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sırtı pek olma durumu


sırtı sıra
Anlamı:

1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Birinin arkasından, izinden


sırtı yere gelmek
Anlamı:

1. yenilmek, alt olmak

Örnek:

1. Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti.

1. Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti.


sırtı yere gelmemek
Anlamı:

1. bir işte herhangi bir zorluk karşısında sarsılmamak, konumunu kaybetmemek, güçlü olmak


sırtı yufka
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İnce giyinmiş

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Etkili, güçlü, makam sahibi bir dayanağı, arkası veya yakını olmayan (kimse)


sırtıkara
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bir tür lüfer


Telaffuz : sırtı'kara

sırtına almak
Anlamı:

1. yüklenmek, çuvalı sırtına aldı

2. bir giyeceği giymek veya sırtına örtmek

Örnek:

1. Sırtına bir şey almadan sokağa fırladı.

1. Sırtına bir şey almadan sokağa fırladı.


sırtına geçirmek
Anlamı:

1. bir şeyi giymek

Örnek:

1. Pardösüyü sırtıma geçirdim.

1. Pardösüyü sırtıma geçirdim.


sırtında yumurta küfesi olmamak
Anlamı:

1. eski düşünce ve yönünü kolayca değiştirmek veya sözünden caymakta sakınca görmemek

Örnek:

1. Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir.

1. Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir.


sırtından (para) kazanmak
Anlamı:

1. para kazanmak için birini kullanmak

Örnek:

1. Benim bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu.

1. Benim bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu.


sırtından atmak
Anlamı:

1. başından savmak veya birinin, bir şeyin sorumluluğunu, yükünü üzerine almamak


sırtından bıçaklamak
Anlamı:

1. ihanet etmek

Örnek:

1. Arkadaşların birbirini sırtından bıçaklaması doğru değil. Bunu ancak düşmanlar yapabilir.

1. Arkadaşların birbirini sırtından bıçaklaması doğru değil. Bunu ancak düşmanlar yapabilir.


sırtından çıkarmak
Anlamı:

1. bir kimseye ödetmek


sırtından geçinmek
Anlamı:

1. geçimini bir kimseden sağlamak

Örnek:

1. Öteki karınca türlerinin yuvalarını yağma edip kendi boyunduruklarına alıyor, onların sırtından geçiniyorlarmış.

1. Öteki karınca türlerinin yuvalarını yağma edip kendi boyunduruklarına alıyor, onların sırtından geçiniyorlarmış.