Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
Sırpça
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sırpların kullandığı bir güney Slav dili, Sırp dili

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu dille yazılmış olan


Özel: Evet

şirpençe
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , tıp , tıp , isim , isim , eskimiş , eskimiş , tıp , tıp , Deri altı hücre dokusunun ve yağ bezlerinin iltihaplanmasından oluşan, genişlediğinde çok tehlikeli olabilen, stafilokokların sebep olduğu bir kan çıbanı, kızılyara, aslanpençesi

Örnek:

1. Araya taraya gördüğünüz küçük bir sivilceye şirpençe adını takmışsınız.

1. Araya taraya gördüğünüz küçük bir sivilceye şirpençe adını takmışsınız.


Lisan : Farsça şīr + pence

Sırplık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sırp olma durumu


Özel: Evet

sırra ermek
Anlamı:

1. gizli tutulan veya sır durumunda olan bir şeyi anlamak, kavramak

Örnek:

1. Fakat bu iki genç henüz bu sırra eremedikleri için sabırsızlanıyorlar, öfkeleniyorlardı.

1. Fakat bu iki genç henüz bu sırra eremedikleri için sabırsızlanıyorlar, öfkeleniyorlardı.


sırra kadem basmak
Anlamı:

1. bir kimse ortalıktan yok olmak, kaybolmak, ortalıkta görünmemek

Örnek:

1. Denizde bazı balık türleri sırra kadem bastı ama başka nice türler kıyılara akın etmeye başladılar.

1. Denizde bazı balık türleri sırra kadem bastı ama başka nice türler kıyılara akın etmeye başladılar.


şirret
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kavga çıkarmaktan hoşlanan, edepsiz (kimse)

Örnek:

1. Melek kadar masum / Yok canım şeytan kadar şirret

1. Melek kadar masum / Yok canım şeytan kadar şirret


Lisan : Arapça şirret

şirretçe
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Şirret bir biçimde

Örnek:

1. Niye oturaktan kalktın Allah'ın cezası, diye onu şirretçe payladı.

1. Niye oturaktan kalktın Allah'ın cezası, diye onu şirretçe payladı.


Telaffuz : şirre'tçe

şirretleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şirretleşmek işi


şirretleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Huysuzlaşmak, edepsizleşmek

Örnek:

1. Bir şirretleşmiş ki dünkü saygısından eser kalmamıştı.

1. Bir şirretleşmiş ki dünkü saygısından eser kalmamıştı.


şirretlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şirret olma durumu, yaygaracılık

2. Şirretçe davranış

Örnek:

1. Annesinin şirretliğinden, mesele çıkarması ihtimalinden ürkerek ona bir şey söylemiyordu.

1. Annesinin şirretliğinden, mesele çıkarması ihtimalinden ürkerek ona bir şey söylemiyordu.


şirretlik etmek
Anlamı:

1. edepsizce davranmak

Örnek:

1. Bağırır, çağırır, şirretlik eder. Bu sefer de uyuyabilirsen uyu!

1. Bağırır, çağırır, şirretlik eder. Bu sefer de uyuyabilirsen uyu!


sırretme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sırretmek işi


sırretmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi veya kimseyi akılalmaz bir biçimde ortadan yok etmek, görünmez kılmak


Lisan : Arapça sirr + Türkçe etmek

Telaffuz : sı'rretmek

sırrını açma dostuna, o da söyler dostuna
Anlamı:

1. `bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir` anlamında kullanılan bir söz


sırrolma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sırrolmak işi


sırrolmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şey veya kimse akılalmaz bir biçimde ortadan yok olmak

Örnek:

1. Bu peri daima çamlığın içine kaçıyor, orada sırroluyor.

1. Bu peri daima çamlığın içine kaçıyor, orada sırroluyor.


Lisan : Arapça sirr + Türkçe olmak

Telaffuz : sı'rrolmak

sirrus
Anlamı:

1. isim , isim , meteoroloji , meteoroloji , isim , isim , meteoroloji , meteoroloji , Saçak bulut


Lisan : Latince

Telaffuz : si'rrus

sırsıklam

İlgili Kelimeler:

sırsıklam âşık

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büsbütün ıslak, çok ıslak, sırılsıklam

Örnek:

1. O kadar sırsıklam ter içinde idi ki cesaret edemedi.

1. O kadar sırsıklam ter içinde idi ki cesaret edemedi.


Telaffuz : sı'rsıklam

sırsıklam âşık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sırılsıklam âşık


sırsıklam olmak
Anlamı:

1. çok ıslanmak


sırsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sırrı olmayan, açık, gizliliği bulunmayan


sırsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sır sürülmemiş, sırı olmayan

Örnek:

1. Sırsız küp.

1. Sırsız küp.


sırt

İlgili Kelimeler:

sırt sırta, sırtüstü, sırtıkara, sırtı pek, sırtı sıra, sırtı yufka, sallasırt, balıksırtı, bıçaksırtı, bıçak sırtı, dalga sırtı, eşeksırtı, evi sırtında

Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm

Örnek:

1. Arabacı katırın sırtına binmiş.

1. Arabacı katırın sırtına binmiş.

2. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı

3. Kesici araçların kesmeyen kenarı

Örnek:

1. Bıçağın sırtı.

1. Bıçağın sırtı.

4. Dağların veya tepelerin üst bölümü

Örnek:

1. Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi.

1. Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi.

5. İnsanın üstü

Örnek:

1. Sırtında hep aynı kahverengi elbise bulunduğuna göre fazla bir kazanç da sağlamıyordu.

1. Sırtında hep aynı kahverengi elbise bulunduğuna göre fazla bir kazanç da sağlamıyordu.

6. Bir şeyin üstü, üst bölümü

7. Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm


sırt (veya sırtını) çevirmek
Anlamı:

1. bir şeye veya birine önem vermemek

Örnek:

1. Batı âlemi Türkiye'den vazgeçemez, bizi yalnız bırakamaz, askerî ihtiyaçlarımıza sırt çeviremez.

1. Batı âlemi Türkiye'den vazgeçemez, bizi yalnız bırakamaz, askerî ihtiyaçlarımıza sırt çeviremez.

2. bir şeyden veya bir kimseden desteğini, ilgisini kesmek

3. birine darılmak


sırt sırta
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Arka arkaya, sırtları birbirine değecek bir biçimde

Örnek:

1. Herkes sağlam bir yer seçti kendine, sırt sırta, omuz omuza bir küme insan oluverdik.

1. Herkes sağlam bir yer seçti kendine, sırt sırta, omuz omuza bir küme insan oluverdik.