92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sınır çekilmek
2. Belli bir sınır içinde bırakılmak, belirlenmek
1. Şairlerimizin duygu, düşünce dünyası, Batılı ustalarının dünyalarıyla sınırlanmıştır.
1. Şairlerimizin duygu, düşünce dünyası, Batılı ustalarının dünyalarıyla sınırlanmıştır.
1. en son noktaya kadar çaba göstermek
2. bütün gücünü en son noktaya kadar kullanmak
1. Hayatı boyunca akıl sınırlarını zorlayan bir korkusuzluğa sahip olacaktı.
1. Hayatı boyunca akıl sınırlarını zorlayan bir korkusuzluğa sahip olacaktı.
Ön Takı : (bir şeyin)
1. -i , -i , -i , -i , Etin içindeki kas kirişlerini ve kalın zarları ayıklamak
2. Savaşlarda, hasmın altındaki atın art ayak kirişlerini kılıçla kesmek
1. Sıçrayarak fırlarken kılıcını savurdu ve üstüne gelmekte olan Macar'ın atını sinirledi.
1. Sıçrayarak fırlarken kılıcını savurdu ve üstüne gelmekte olan Macar'ın atını sinirledi.
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Sindirmek, hazmetmek
1. -i , -i , -i , -i , Sinirlenmesine sebep olmak
1. Aklıma gelince sinirlendiriyor, hasta ediyor.
1. Aklıma gelince sinirlendiriyor, hasta ediyor.
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Sinirlenme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Duygu ve davranışlarını denetleyemeyecek duruma gelmek, öfkelenmek, köpürmek, feveran etmek
1. En çok adamın tasasız, güleç yüzüne sinirlendi.
1. En çok adamın tasasız, güleç yüzüne sinirlendi.
1. sinirleri bozulmak, sinirlenip ne yapacağını şaşırmak
Ön Takı : (birinin)
1. sinirlenip kendini tutamayarak gülmek, ağlamak veya bağırmak
1. Şimdi soğukkanlı olan amcam, benim ise sinirlerim boşanmak üzere.
1. Şimdi soğukkanlı olan amcam, benim ise sinirlerim boşanmak üzere.
1. çok sinirlenmek, ne yapıp edeceğini bilmeden şaşkın, karmaşık bir duruma düşmek
1. Başı aylarca ağrımayan, sinirleri bozulmayan, yanılmayan sanatkâr, olduğu yerde sayandır.
1. Başı aylarca ağrımayan, sinirleri bozulmayan, yanılmayan sanatkâr, olduğu yerde sayandır.
1. sinirlendirici yeni bir olay çıkarsa hemen tepki gösterecek durumda olmak
1. sinirliyken ferahlamak, sakinleşmek
1. Nasılsın yavrum, uyuduktan sonra biraz sinirlerin yatıştı mı?
1. Nasılsın yavrum, uyuduktan sonra biraz sinirlerin yatıştı mı?
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kolayca, çabuk heyecanlanmayan veya sinirlenmeyen
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kolayca, çabuk heyecanlanan veya sinirlenen
1. birini sinirlenmeye hazır bir duruma getirmek
1. Bu olay, on beş gündür sıcak yemek yemeyen askerlerin morallerini bozup sinirlerini iyice gerdi.
1. Bu olay, on beş gündür sıcak yemek yemeyen askerlerin morallerini bozup sinirlerini iyice gerdi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde sinir bulunan
1. Sinirli et.
1. Sinirli et.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kolayca ve çabuk sinirlenen, asabi
1. İskele memuru zayıf, kuru, sinirli bir adamdı.
1. İskele memuru zayıf, kuru, sinirli bir adamdı.